
Hayatla Edebiyatını Denk Düşürenlere…
Bir şeyleri değiştirmek için çırpınırsın ve değişmeyen gerçekler sadece yorduğuyla kalır ya hani… O yorgunluk zamanlarında yine edebiyat kurtarıcıdır, bende.
Edebiyatı olmasa nasıl katlanırdım, insan yüzlerine?..
Oğuz Atay’ı ortaokulda, Dostoyevski’yi lisede tanımış olmasaydım yine böyle bir hayatım olur muydu, bilemiyorum.
Belki de herkes gibi konfor alanımı dağıtmadan, ilk üniversite sonunda girdiğim işe razı olur; o herkesin gıpta ettiği “iyi iş sahibi” adamla evlenir, çocuk yapar ve geçen zamana “yaşamak” derdim.
Ama ben Oğuz Atay’ı okurken dahi, Oğuz Atay’dan çok Sevin Seydi’ye hayran kalmıştım. Yani Tutunamayanlar’ı yazdırana!
Benim için hissetmek, yaşamanın da önünde geliyordu.
Hayat denilen şeyin serüven sayılabilmesi için sadece fasulyeden beslenmek yetmiyordu; anı anlamaktan aldığım tat da gerekiyordu.
Ben diğerleri gibi yaşayamazdım.
Evlilik düşündüğüm adamla kitaplardan, sinemadan konuşurken birden değişen zamanı dürten söze çarptığım gün — “Şuradan da bağ evi almayı düşünüyorum, her şey geleceğimiz için…” — kaçmak isteyip, adama dönüp, “Senin sonun en iyi yerden mezar bakmak,” demişliğim de var.
Sonra verdiğim derse, bıraktığım dağınıklığa bakmadan dümdüz gidişim de.
Ama yine de en çok, hayatla edebiyatını denk düşürenlere içten içe hasetlenirim.
Ali Erkan Güneri hocam, benim için tam da burada duruyor.
Kimsenin vakit ayırmadığı o inceliklere zaman ayıran, ayrıntıların insanı; ölçüsüz yaşayamayanlardan…
Kayıplarıyla da bir sonraki güne nizam alabilenlerden.
Başkalarının hayatını sorumluluk bilmesi, içliliği, hüznü, kırgınlığı, vakur duruşu… Gülümsemesi dahi abartısız, yerli yerinde.
Tanıştığımızda bir şiirini okumuştu — şiir, bilinç akışı şeklindeydi.
“Hocam, Mısır Çarşısı, Eminönü geçti gözlerimin önünden; orayı duydum, orada gezerken duyduğum…” demiştim.
“Orası zaten…” dedi.
Edebiyatına da öyle denk gelişim…
Hasetlendiğim çok az yaşamdan biri o.
Yaşam serüvenini “edebiyat yapmak”la kaçırmamış hani… Hayatına edebiyatını da katarak geçiriyor ömrünü.
Evinde yazarak devam ediyor, şimdilerde.
Çiçekleri ve geçmiş anılarının fotoğraflarından izliyorum onu.
İyi ki hüznün gökkuşağında yaşayanlar, iyi ki anılarda yaşayan…
İyi ki uzak yakınlık.
Ömrümden ömrüne ömür geçsin.
İyi ki doğdun hocam, iyi ki ustam…
Cansu Bozkurt

