
Hayatımızı Güzelleyen Dostlar/Kitaplar
Niye Ahmet Özer, niye Yalçın Duman? Anlatacağım!
I
Boşuna demedim ona Günümüz Türk Şiiri’nin Yunus’u diye! Ahmet ağabey bir Yunus adamdır. Karda kıştaysanız ısıtır sizi dostluğuyla. Uzaktaki yakınınız… Kendinizi zorda hissedin ve aklınıza getirin onu, arkanızda duran koca bir dağ bulursunuz.
Bunalmışsanız sıcaktan, bir ikindi rüzgârı gibi düşünün onu, serinlersiniz. Ahmet ağabey öyledir: Nerde olursanız olun sarar sarmalar şiirleriyle sizi. Ağabeyliğini esiremez. Diyelim hastasınız, seslenmesi yeter ayağa kalkmanıza.
Ağır bir ameliyata gidiyordum. Yollardaydım… İçimde, yarım kalmış kitap dosyalarını tamamlayamamamın, yazmak istediklerimi yazamamanın derin kederi, başka bir sürü telaş… Kim nasıl bilebilir ki. Telefonum çaldı birden. Ahmet ağabey! Sesi, “Aklından kötü şeyler geçirme çocuk” dercesine söylediklerine. Oysa haberi yoktu neler yaşadığımdan, ne için, nerelere gittiğimden. Ahmet ağabey bu!
Örneğin bir resim çizer size konuşurken: Geçmişin devrimci birikiminde büyüttüğü ütopyası ile başka türlü bir gökyüzü, başka türlü bir dünya geçer karşınıza. Yaşanır kentler, adil, demokrat ve barış içinde ülkeler beliriverir duyarlıklarınızda. Kendinize yapışır kalırsınız telefon kapandıktan sonra da.
Umutsuz olduğum sıralardaydı. Çok oldu. Rafta bir kitap geldi elime. Öyle rastgele. Onun, “Aşkın Taç Yaprağı”. Fazla değil bir şiir okudum içinden. Döküldü üstümden kara bulutlar o an. Baktım dışarıda bahar, baktım yaşanası bir dünya akıyor yanı başımda. Bitmemiş hiçbir şey. Bana hâlâ ihtiyaç var. O şiirde ne vardı, neden öyle düşündüm bilmiyorum. İçinde, ne zaman bir gül ıslık çalsa / sokakta olacağım, dizelerinin geçtiği şiirimi yazdım oturup. Sonra attım kendimi sokağa. Elimde bir kova olsa, inanın o gün bütün duvarlara “Yaşasın Aşk”! “Yaşasın devrim”! yazardım.
Ahmet ağabey insanı büyüleyen bir adam. Esinler durur insanlığı şiirleriyle, yazılarıyla… Müthiş bir anlatıcı aynı zamanda. Dünyaya karşı kadeh kaldırmayı geçirirsiniz içinizden onu dinlerken. İnsanı, doğayı ve kitapları sevdiğinizi hissedersiniz bir kez daha dinlerin en büyüğü ile: Aşkla…
II
Yalçın Duman benim kardeşim. Bir iki yaş küçük benden sadece. İnsan bazen kardeşleriyle yetmişine yakınken de tanışabilir. Hayat çünkü. İnsan, insan kardeşleriyle tanışmadan kendisiyle tanışamaz. Yeni kendisi olamaz.
Her şey adil olsun, kardeşçe olsun her şey, bir sevgili yakınlığı kurulsun doğayla aramızda örneğin… Bu dediğim düş, bu dediğim ütopya… İşte bu düşlerden, bu ütopyalardan kardeşiz Yalçın Duman’la.
Baktım ki Yalçın Duman’ı düşünürken bir hafıza tazelemesi yapıyorum elimde olmadan: Ortaokullu yıllarım! Param hiç olmazdı. Hafta sonu yirmi beş kilometrelik köyümden taşırdım sırtımda yiyeceğim ekmeği. Bir keresinde çarşıda karşılaştığım köylüm bir amca harçlık verdi bana. Ekmeğim bitmişti ve çok açtım o gün. Yalnızca bir ekmek alabildim fırından o harçlığın tamamıyla. Ekmek sıcacıktı. Şehir ekmeği ne güzel kokuyordu Tanrım! O günü hiç mi hiç unutmam. Hiç ama hiç! Bir de okulu bırakmaktan başka seçeneğimin kalmadığı sırada Enver Karagöz’ün devreye girmesini, Artvin Öğretmen Okulu’nda okurken… Bu iki olay hem kırılmadır öğrencilik hayatımda, hem de yeniden düğümlemedir hayata.
Yalçın Duman’la Facebook’tan ne zaman arkadaş olduğumuzu bilmiyorum. Ama, zaman zaman şiir ve denemeler paylaştığını fark eder okurdum. Beğenirdim de açıkçası. Yaklaşık iki yıl önce profilini inceleme gereği duydum. İnanılmayacak şey ama Artvinli olduğunu profiline bakınca öğrendim. “Hemi de Şavşatlı!” olduğunu… Zeynep de “Hemşerin benim meslektaşımmış, Ankara’da hukuk büroları varmış” diyerek artırdı Yalçın Duman’a dair farkındalığımı.
Altı yedi ay önce telefonumu istedi. Bildirdim. Mozaik Edebiyat Grubu adında bir okuma grupları varmış. “Siz, Toplumcu Gerçekçi Şiirimizin günümüzde önemli temsilcilerinden birisiniz” diyerek ZOOM üstünden arkadaşlarına bir sunum yapmamı istedi.
Geçtiğimiz 22 Ekim’de gerçekleşti bu sunum. Güzel insanlar tanıdım sayesinde. Birikimli mi birikimli her biri. Güzel insanlarla çevrelenmek ne güzel değil mi?
Yalçın Duman’ın şair ve yazarlığının yanında iki ayrı özelliği daha dikkatimi çekti: Birincisi; bir aşkıya ve bir barış militanı gibi insanı insana taşımadaki becerisi ve zekiliğiyle birleştirdiği içten tutumu; ikincisi de insanın, insanın kurdu olduğu çağımızda ulu şair Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun beni büyüleyen bir dizesini ters yüz etmesi. Ki bu az iş değil. Her babayiğidin işi değil. Lafla hiç olmaz zaten: Evet Bedri Rahmi Eyüboğlun’nun “Kardeşin duymaz eloğlu duyar!” dizesiydi ters yüz ettiği. Evet, benim kardeşim! Beni duymuştu işte. Ben, bu toprakların soyundanım / Dirence karıştım gözelerde, derken ki çığlığımı duymuştu işte. Bu da benim hayatımda başka bir kırılma / başka bir düğümlenmem hayata…
Neden Ahmet Özer, Neden Yalçın Duman sorusuna gelince: Dün iki kargo birden geçti elime. Birincisinde, Ahmet ağabeyin deneme ve incelemelerden oluşan son kitabı vardı. Damara Dokunmak! Laf aramızda damara ve zülfüyâre dokunmayı sever Ahmet ağabey. Kitap daha yeni çıkmış Payda Yayıncılık’tan. Çok kitabı oldu Ahmet ağabeyin bende. İkinci kargo paketinde de Yalçın Duman’ın Zuzu Kitap’tan çıkan Sevdayı Yardan Uçurdum (şiir), 70’li Yıllar (öykü), Yaşam Bir Deneme Tahtası (Deneme) ve İzan Yayınları’ndan çıkan Geçmiş Zamana Ağıt (şiir), Arafta Kalan Hayatlar (78 Kuşağı Öyküleri), Edebiyata Dair Hayatlar (Deneme-Eleştiri) kitapları vardı… Tam altı kitap.
Evimiz şiir bahçesi ne, öykü dünyasına kesti birden… Diyeceğim bu sadece bir tesadüf değil. Olamaz! Bu iki insan, bu iki kargo bir tesadüf olamaz… Evet! Kargonun da bir bildiği vardır yola çıkarken. Ben aşka, kitaplara ve devrime inanırım çünkü.
III
Bilenler bilir; düş, düşünce ve şiir dünyamda büyük yer kaplayan iki değerli insanı, iki dünya insanını; Kemal Özer ve Enver Karagöz’ü, bir olay ve bu olay yüzünden kaleme aldığım bir yazıyla, ölümlerinden sonra bile olsa buluşturup tanıştırmıştım. Şimdi de bu iki insanı, benim güzel Ahmet ağabeyimle, kardeşim Yalçın Duman’ı sağlıklarında buluşturup, tanıştırıyorum işte; insanı insana taşımanın güzelliğiyle ve bu yazı aracılığıyla… Üstelik tanıştırma gerekçem de çok sağlam: Çünkü bu iki dünya insanı da kitaplara, dostluklara ve şiire tutunarak yol alırlar, renk düşürürler geleceğe.
IV
Yazıyı kaleme aldığım sırada bir haber ulaştı. O haberi bu yazıya iliştirmesem olmaz. Şair dostum A. Kadir Bilgin’in son şiir kitabı Giyotin Ziyareti bana doğru yola çıkmış. Eli kulağında. Belki de yarın sabaha, olmadı akşama…
V
Kötülüklerin arasında açar kırmızı gül gibi / hayatımızı güzelleyen dostluklar/ ve daha güzel bir gelecek özlemi.
Hayrettin Geçkin

