Toplum,  Deneme,  Güncel - Aktüalite,  Tarım

Göç

TDK’ya göre göç; ekonomik, toplumsal veya siyasi sebeplerle bireylerin ya da toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitmesi, taşınmasıdır. İnsan her ne kadar farklı coğrafyalar görmek istese de, kökleri neredeyse dönüşleri hep orayadır. Çünkü sılada; çocukluğu, anne babası, kardeşleri, dedeleri, anneannesi, babaannesi vardır. Sokakta top koşturduğu, ağaçlara tırmandığı, misket veya evcilik oynadığı arkadaşları vardır. Bu yüzden, nerede olursa olsun, yüzü hep köklerinin olduğu memlekete dönüktür.

Eğlence, alışveriş, sinema, tiyatro, donanımlı hastaneler, sosyal aktiviteler, doğalgazın sağladığı konfor… Modern hayatın tüm nimetlerinden faydalanılan şehirler.Boğulursak da büyük denizde boğulalım” denilerek göç edilen yerler… Ama çoğu zaman asgari ücrete ya da biraz fazlasına çalışılan modern köleliktir bu. Benim örneğim ise, bizzat yaşayıp gözlemlediğim için İstanbul.

İstanbul… Devasa bir metropol. Ticaretin ve turizmin kalbi. Anadolu’nun her bölgesinden göç almış, “Şehirli mi olalım, yoksa köyümüzdeki yaşama devam mı edelim?” ikilemini yaşayan insanlar… Çoğu yaz aylarında köyüne, yaylasına gider. Tarım için çalışır, hasat sonrası geri döner. Bu git-geller enerji kaybı ve kültürel erozyon demektir. “Ne gerek var?” demek gelir içimden… Ama şehirlerin sunduğu nimetleri düşününce susarım.

21. yüzyıldayız ve hâlâ, bırakın köyleri, Anadolu’nun birçok ilçesinde bile doğalgaz yok. İnsan rahata çabuk alışır. Sosyal medyada ara sıra sobalı köy evleri güzellemesi yapanlar olur. “Vay efendim, gerçek mutluluk oymuş!” Peki, o paylaşımları yapanlar hiç sobalı evde yaşadı mı? Eksi bilmem kaç derecede titreyerek duş aldı mı? Sabahın köründe kalkıp odun-kömür taşımak için bodruma indi mi? Buz gibi mutfakta yemek pişirdi mi? Tabii ki hayır. Yaşasaydı, “sobalı ev” denince tüyleri diken diken olurdu.

Tersine göç olmalı. Evet, olmalı. İlçesinde, köyünde evi ve toprağı olanlar dönmeli. Tarım ve hayvancılık, ekonominin bel kemiğidir. Şehir hayatı ekonomik olarak insanı zorlar. Şu an tersine göç edenlerin çoğu 50 yaş üstü, emekliler. Onlar da “Emekli maaşım köyde yeter” mantığıyla dönüyor. Oysa asıl hedef, genç iş gücünü köylere çekmek olmalı.

Peki neden ilçelere, köylere doğalgaz konforu sağlanmaz? Gençler şehirde kaloriferli eve, musluktan akan sıcak suya alışıyor. Kışın çamur içindeki köy yollarından sobalı eve dönmek istemiyorlar. İlçe belediyeleri —hangi parti olursa olsun— yeterince çalışmıyor.

Konfor dediğim, doğalgaz… Dünyalar değil. Kırsal kalkınma projeleri, yerel sanatları yaşatma girişimleri, sosyal tesisler, sinema salonları, tiyatro sahneleri… Bunlar imkânsız değil. Belediyeler, gençlerini kazanmak zorunda. Herkes “Tarıma ve hayvancılığa önem verilmeli” diyor. Ama köylerde genç nüfus yoksa tarım da yok, hayvancılık da.

Ülkeyi yönetenler bunu bilmiyor mu? Biliyorlar… Ama hiçbir şey yapmıyorlar. Yapılsa köylerde halk sosyalleşir, ufku genişler, aydınlanır. Ama işte, “Sen ne diyorsun Türkân, ağzına biber sürerim” denecek durumlar…

Yine de dilerim, bir gün yapacak birileri çıkar. Hep birlikte umut edelim. Bu yazı burada dursun; belki ülkeyi yönetmeye talip biri okur, aklı yatar. Bir sürpriz yapar ülkeye…

Türkân Şevke

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir