Eğitim-Okul,  Ekonomi,  Gündem Arşivi Klasikleri,  Kitaplar,  Siyaset,  Toplum

Fethullah Gülen Hareketi: Eğitim Çalışmaları ve Ekonomik Boyutu Analizi (I)

FETHULLAH GÜLEN HAREKETİ: EĞİTİM ÇALIŞMALARI VE EKONOMİK BOYUTU ANALİZİ (I)

Giriş

Babamın görevi nedeniyle tayini Urfa’ya çıkınca çok üzülmüştük. İzmir’den Urfa’ya gitmek 1982 yılında zor işti. Ülkenin bir ucundan bir ucuna, bilinmezliğe doğru uzun bir otobüs yolculuğu bizi bekliyordu. Aslında bu yolculuk, yeni dostluklara yelken açtığımız bir yolculuk olacakmış da haberimiz yokmuş. Yolculuk, daha sonraki yaşamımı derinden etkilemiştir. İyi ki de bu yolculuğa çıkmışız, çünkü çok sağlam ve kalıcı dostluklar edindim. Liseyi Urfa Lisesi’nde bitirdim. İki yaz boyunca dini eğitim almak için bir “medreseye” devam ettim. Fakat derslerin birinde Mustafa Kemal Atatürk için “Deccal” nitelemesi yapılınca, Mustafa Kemal ve Deccal hakkında çok uzun süren araştırmalar yapma zorunluluğu hissettim ve yaptım da. Öğrendiklerim ile ikisi arasında olumlu anlamda hiçbir ilişki kuramadım. Mustafa Kemal hakkında cemaat ve tarikatların iftiraya varan söylemleri şaşkınlık vericiydi.

Lise bitti, İzmir’e döndük. Ardından Ankara’ya üniversite okumaya geldim. Sosyoloji, felsefe, eğitim tarihi vb. dersleri okudukça başka bir aydınlanma süreci yaşadım. Öğrenme açlığımı gidermek için bazen haftalar boyu günde 10–15 saat ders dışı kitaplar okuduğumu hatırlıyorum. Eski kitaplarımı karıştırdığımda bazılarının sayfalarında ekmek arası domates, peynir izlerini görürüm!

Yurtta ve okulda Nurcularla tartışmalarımız olurdu. Zaman gazetesi okurları giderek çoğalıyordu. Otobüs duraklarında, posta kutularında, apartman girişlerinde sıklıkla Zaman gazetesini görürdüm. Üniversite son sınıfa geldiğim zaman, şimdilerde adını unuttuğum bir arkadaş, “Sen çok okuyorsun, seni biriyle tanıştırayım, sohbet edersiniz,” teklifinde bulununca, “Elbette, olur,” dedim. O arkadaş kaldığımız yurda geldi. Sohbetimiz bir süre sonra tartışmaya döndü. Bir ara dikkat ettim, artık kurduğu cümleler kendi cümleleri değildi ve sayfa çevirir gibi kafasını sağdan sola çeviriyordu; Nur Risalelerini anlaşılan ezberden okuyordu! Karşımdaki, Gülen ekibinden biriydi. Sanırım beni ve yanımda bulunan arkadaşımı ikna edemediği için başka bir akşam bizi kendi evlerine davet etti… Eve gittiğimizde kapıdaki 25–30 çift ayakkabıyı ve o lüks semtte sunulan imkânları görünce şaşırmış, nutkumuz tutulmuştu. O “abi” karşısında doğru dürüst fikrimizi ifade edememiştik, çünkü epey bir ürktüğümüzü hatırlıyorum.

O günden sonra Gülen cemaatini (kendileri daha sonra cemaati “hizmet hareketi” olarak adlandırdılar) daha yakından izlemeye çalıştım. Çünkü yaşamın hemen her alanında faaliyet yürütüyorlardı. Sağlık sisteminden tekstile, ekonomiden gıdaya, mobilyaya… Artık aklınıza hangi sektör gelirse. Finans ve eğitim dünyasına ise ayrı ve özel ilgi gösteriyorlardı. Faaliyet yürüttükleri alanlarda kendilerinden başkalarının yer almasını istemiyorlar, mümkünse o alandan çekilmelerini bir şekilde sağlıyorlardı.

Dikkatimi çeken özelliklerinden biri de cemaat üyelerinin neredeyse tamamının, ülkenin neresinde olursa olsunlar standart davranış göstermeleriydi. Kullandıkları kelimeler, kurdukları cümleler, davranış kalıpları birbirlerine çok benzerdi.

Bu hareketin en belirgin özelliği ise çok sinsice ve sabırla hareket etmeleriydi. Beni asıl şaşırtan ise —hala bu konuyu anlayamıyorum— birçok akademisyen, esnaf, ticaret erbabı, bürokratın bu sinsiliği anlamamış olmasıydı! Kendilerini insan sarrafı zannedenlerin daha sonra “kandırıldık, Allah affetsin!” diyerek sorumluluk almamaları hiç de şaşırtıcı değildi. Üstelik bu eğitimli insanların, ilkokulu dışarıdan bitiren, sohbetlerinde yapmacık bir şekilde ağlayan kişiye tabi olmaları akıl alır değildi.

Cemaat ve tarikatlar insan devşirerek çoğalmaya, ticaret yaparak finansal olarak büyümeye, ekonomik güç olmaya çalışıyorlar. 15 Temmuz kalkışmasıyla gördük ki dini örgütlenmeler için iktidara ortak olmak yetmiyor, iktidarı da istiyorlar. Ama süreç istedikleri gibi işlemedi ve darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Fakat ülkemizde durumun pek değişmediğini, farklı dini yapıların aynı yolda ilerlediklerini görüyoruz. Bu nedenle Gülen hareketini tekrar gündeme getirmenin, yaşananlardan ders çıkarmanın ve gerekli önlemleri almanın zorunlu olduğunu vurgulamanın önemli olduğunu düşünüyoruz.

İnsan beşer, kuldur şaşar! İnsan illaki yanılır, yanlış yapar, unutur. Tarihten ders almak, aynı yılanın deliğinden ikinci kez kendimizi ısırtmamamız gerekir. Bu, İslam dininin de gereğidir.

FETÖ hareketi on yıllar boyunca ülkemizin “kılcal damarlarına” kadar sızmış, toplumsal yozlaşmanın önemli aktörlerinden biri olmuştur. Türkiye’de son zamanlarda gündeme gelen diploma skandalı, çeşitli üniversitelerden sahte diploma alındığı iddialarıyla ortaya çıktı. Bu iddialara göre bazı kişiler sınavlara girmeden ve derslere devam etmeden, para karşılığında anlaşmalı kurumlar aracılığıyla diploma sahibi olmuşlar. Skandalın boyutları, kamu görevlileri, sağlık personeli ve hatta akademisyenlerin bile bu yolla diploma edinmiş olduğu yönünde. Bu durumun arkasında, resmi eğitim sisteminin dışına çıkmış cemaat ve tarikat yapılarının olduğu yönünde güçlü iddialar bulunuyor. Bu iddialara göre bu yapılar, kendi üyelerinin veya para karşılığında başkalarının üniversite diploması alabilmesi için aracı kurumlar olarak faaliyet gösteriyor. Sahte diplomaların özellikle cemaatlere ait özel okullarda düzenlendiği, sınavsız ve usulsüz kayıtların buralardan yapıldığı ileri sürülüyor. Türkiye’deki diploma skandalı, sadece bir dolandırıcılık vakası olmanın ötesinde, toplumda derinleşen bir çürümenin belirtileri olarak yorumlanıyor. Bu durum, bireylerin ve kurumların etik değerlerden uzaklaşarak kısa yolları tercih etmesiyle ortaya çıkan büyük bir güven krizini gözler önüne seriyor. Diploma skandalı, aslında toplumsal çürümenin hem bir nedeni hem de bir sonucu olarak değerlendirilmelidir.

Yozlaşmanın ve çürümenin toplumsallaşmasının belirtilerini ve bunun geleceğimize etkilerini şöyle sıralayabiliriz:

Liyakatsizliğin Yaygınlaşması: Sahte diplomalarla atananlar, göreve gelenler aslında o işin gerektirdiği bilgi ve beceriden yoksun oluyor. Bu durum, kamu hizmetlerinin kalitesini düşürürken sağlık, adalet, güvenlik, eğitim gibi hayati alanlarda ciddi riskler yaratıyor. Liyakatsiz atamalar, sisteme olan güveni sarsıyor, toplumsal adaleti zedeliyor ve kamu yönetimini çalışamaz hale getiriyor.
Eğitim Sistemine Güvenin Kaybolması: Sınavsız, emeksiz diploma almanın mümkün olduğu algısı, eğitim sistemine olan inancı zayıflatıyor. Öğrencilerin ve velilerin “Çalışmaya ne gerek var?” düşüncesine kapılması, ahlaki değerlerin erozyona uğramasına yol açıyor. Bu durum, genç nesillerin emeğe, dürüstlüğe ve liyakate olan güvenini ve saygısını azaltıyor.
Etik ve Ahlaki Değerlerin Yozlaşması: Diploma skandalı, toplumda dürüstlük, adalet ve hakkaniyet gibi temel değerlerin zayıfladığının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Yasa dışı, kural dışı yollara başvurmanın normalleşmesi, toplumda “cezasızlık” algısını güçlendiriyor ve yozlaşmayı besliyor. Bu durum, bireylerin kendi çıkarları için yasa dışı yollara başvurmasını teşvik ediyor.
Toplumsal Güvenin Zedelenmesi: Toplumun işini dürüstçe yapan bireylere olan güveni ve saygısı azalıyor. Bir doktorun, öğretmenin veya mühendisin diplomasının sahte olabileceği şüphesi, insan ilişkilerinde ve kurumlara olan inançta ciddi bir güven erozyonu yaratıyor. Bu güvensizlik ortamı, toplumsal bağları zayıflatıyor. Yaşanan bu sorunların yakın bir gelecekte uluslararası boyutu da olacaktır elbette…

Geçenlerde gazetelere ve sosyal medyaya ilginç bir haber düştü: Süleymancılar Almanya’da büyük bir tesis açmışlardı (Süleymancıların Almanya’da açtığı dini yapı, Almanya İslam Kültür Merkezleri Birliği, Almanca: Verband der Islamischen Kulturzentren) ve açılışta kimler yoktu ki!

Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier açılışa bizzat katıldı ve cemaatin “dinlerarası diyaloğa hayat verdiğini” vurgulayarak övgü dolu sözlerle minnettarlığını dile getirdi. (Kaynak). Neden acaba? Diğer önemli katılımcılar arasında: Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti (NRW) Başbakan Vekili Mona Neubaur, Köln Büyükşehir Belediye Başkanı Henriette Reker, Rheinland Protestan Kilisesi Başkanı Dr. Thorsten Latzel, Alman Piskoposlar Konferansı Dinler Arası İletişim Alt Komisyonu Başkanı Piskopos Dr. Bertram Meier ve ayrıca Bundestag ile Eyalet Meclisi üyeleri de etkinlikte hazır bulundu. FETÖ’cülerin yerine acaba Süleymancılar mı ikame ediliyor?

Bu çalışma, Fethullah Gülen hareketinin eğitim ve ekonomi alanındaki faaliyetlerinin kısa bir analizini sunmayı amaçlamaktadır. Bu çalışma ile hareketin eğitim çalışmaları ve ekonomik boyutu ele alınacaktır. Çalışma, hareketin eğitim misyonu ile finansal yapısı arasında köklü ve birbirini güçlendiren bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Eğitim kurumları ağı, küresel bir etki oluşturmak amacıyla kurulmuş olup, bu ağın finansmanı, hareketin destekçilerinden oluşan ve İslami finans ilkelerinin reformist bir yorumuna dayanan organize bir ekonomik ağ tarafından sağlanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra hareketi “terör örgütü” ilan etmesi ve bu ağa karşı yürüttüğü kapsamlı operasyonlar, hareketin doğası, yapısı ve amaçları hakkında ciddi tartışmalara yol açmıştır. Emperyalist devletlerin, istihbarat örgütlerinin güdümünde uluslararası bir örgüte/ağa dönüşen Gülen hareketi varlığını hâlen devam ettirmektedir. Bu tehdide karşı uyanık olmak, durum analizi yaparak gereken önlemleri acilen almak bir görev olarak karşımızda duruyor.

Bölüm I: Eğitim Boyutu

Gülen hareketi, toplumda daha çok eğitim alanında (dershane, okullar) yürüttüğü çalışmalar ile bilindi. Fethullah Gülen hareketinin temelini, eğitim aracılığıyla toplumsal kalkınmaya ve kültürel dönüşüme olan inancı oluşturmaktadır. Bu yaklaşım, hareketi yalnızca dini bir cemaat olmaktan çıkarıp, küresel bir sosyal ağa dönüştüren itici güç olmuştur.

1.1 Bir “Altın Nesil” Vizyonu

Fethullah Gülen’in eğitim felsefesinin merkezinde “altın nesil” yetiştirme vizyonu yer almaktadır. Gülen’e göre eğitim, toplumun gelişiminde anahtar bir araç olup bireyleri doğru kararlar alabilen sağlam bir zihne sahip olmaya yöneltmelidir. Bu vizyon, yalnızca akademik başarıyı değil, aynı zamanda İslami ahlak ve manevi değerlerle yoğrulmuş liderler yetiştirmeyi de amaçlamaktadır. “Zihnin ve ruhun asilliğine” ve “geleceği şekillendirme gücüne” sahip bireylerden oluşan bir neslin yetiştirilmesi, hareketin en üst amacı olarak belirtilmektedir. Bu felsefe, eğitimi ömür boyu süren ve yaşamın her yönünü kapsayan bir süreç olarak görmektedir.

1.2 Seküler ve Manevi Bilginin Sentezi

Hareketin eğitim yaklaşımı, geleneksel dini öğretimi modern, seküler bilimlerle birleştiren bir sentez sunmaktadır. Gülen, modern ve bilimsel bir dünyada başarılı olmak için bilimsel ve teknik becerilerin kazanılmasının zorunlu olduğuna inanmaktadır. Bu nedenle hareketin eğitim kurumları, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) derslerine büyük önem vermektedir. Bu model, aşırı modernleşme ile köktenci İslam arasındaki çatışmaya “orta bir yol” olarak sunulmaktadır. Bu yolla İslam, modern, küreselleşmiş ve bilimsel dünyanın eşit bir parçası haline gelmektedir.

Hareketin okullarında müfredat, genellikle bulunduğu ülkenin ulusal standartlarına uygun olup öğretim dili çoğu durumda İngilizce veya yerel dil olmaktadır. Gülen’in bizzat kendisinin, bu okulların hiçbirinin sahibi veya işletmecisi olmadığını ısrarla vurgulaması, okulların takipçileri tarafından kurulan bağımsız kuruluşlar olarak konumlandırılmasına bir örnek teşkil etmektedir.

1.3 Küresel Bir Harekete Geçirme Çağrısı

DSP’nin iktidara gelmesinde Gülen’in bir rolü oldu mu bilmiyorum ama Ecevit’le ters düştüğüm olaylardan biri “iyi tarikat-kötü tarikat” kabulüydü. Parti içinde birkaç isim vardı; Afyon milletvekili Gaffar Yakın mesela. Sonradan İsmail Cem onunla ayrı parti (YTP) kurmaya kadar gitti. Fethullah Gülen, Vatikan’ı ziyaretine büyükelçinin arabasıyla gitmişti; Dışişleri Bakanı İsmail Cem’di.

“Bir başka kolla beraber bize bakan olarak Amerika’dan gelen biri vardı” diyen Gürel, Kemal Derviş’e ve İsmail Cem’e dikkat çekti. Gülen’le ilgili esprili bir anımız var: Uluslararası bir yemekte Patrik Bartholomeos ile masada yan yana düşmüştük. Sonrasında Ecevit’e, “Patrik Hazretlerinin size selamı var,” dedim. “Patrik beni çok sever çünkü ikimiz de Fethullahçıyız,” demişti gülerek (https://ilerihaber.org/icerik/baslik-58122.html).

Gülen hareketinin eğitim ağının hızlı büyümesi, 1990’ların başında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla hız kazanmıştır. Gülen, bu yeni dönemi takipçilerini küresel çapta, özellikle Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerinde okullar kurmaya teşvik etmek için bir fırsat olarak görmüştür. Bu çağrının arkasında, Gülen’in 1970’lerde Türkiye’deki siyasi olarak kutuplaşmış eğitim ortamına bir tepki olarak geliştirdiği bir düşünce bulunmaktadır. Gülen’e göre bu okullar, hem sol hem de sağ kanattan gelen radikal unsurların etkisinden uzak, kaliteli bir eğitim sunan güvenli limanlar olacaktı.

Bu stratejik adım, harekete daha sonra ekonomik ve siyasi ağının çekirdeğini oluşturacak, iyi eğitimli profesyonellerden oluşan güçlü bir taban inşa etme imkânı sağlamıştır. Gülen hareketini Türkiye’de birçok siyasetçi de destekliyordu. Bu destek, hareketin ulusal ve uluslararası alanda örgütlenmesini elbette ki çok kolaylaştırıyordu. Hareket sadece ülkemizde destek bulmuyor, küresel güçler de destekliyordu. Gülen’in uzun yıllar ABD’de himaye görmesi çok anlamlıdır!

2. Eğitim Ağının Yapısı ve Küresel Erişimi

Gülen hareketi, eğitim kurumları ağını küresel ölçekte genişleterek dünyanın dört bir yanında etkili bir varlık göstermiştir. Bu ağın yapısı ve finansmanı, hareketin en dikkat çekici özelliklerinden biridir.

2.1 Merkezi Olmayan Küresel Bir Varlık

Gülen hareketi tarafından kurulan eğitim ağı, dünya çapında geniş bir coğrafi alana yayılmaktaydı. Bu ağ, Kırgızistan’daki Uluslararası Atatürk Alatoo Üniversitesi ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Virginia International University gibi üniversiteleri de içermektedir. İlköğretim ve ortaöğretim seviyesinde ise Kanada’daki Nil Akademi, Avustralya’daki Işık Koleji ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Bay Area Teknoloji Okulu gibi okullar bulunmaktadır.

Bu okullar, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Afrika, Asya, Avustralya ve Avrupa dâhil olmak üzere birçok kıtada yer almaktaydı.

2.2 Operasyonel Model ve Finansman

Hareketin okulları, görünürde bağımsız birimler olarak işlemektedir ve yerel vakıflar veya dernekler tarafından yönetilmekte ve finanse edilmekteydi. Bu modelin temelinde, Gülen’in “hizmet” etiğinden etkilenen yerel iş insanları ve profesyonellerin sunduğu finansal destek bulunmaktadır.

Bu destek, “burslar” ve bağışlar (himmet) aracılığıyla sağlanmakta; okulların inşası ve işletmesi için maddi kaynak, malzeme ve hatta gönüllü iş gücü temin edilmekteydi. Bu operasyonel model, hareketin ekonomik gücü ile eğitim misyonu arasındaki derin bağı göstermektedir.

2.3 Müfredat, Pedagoji ve Etos

Hareketin eğitim kurumlarında uygulanan müfredat, genellikle ev sahibi ülkenin yasalarına, ulusal standartlarına uyum sağlamaktadır. İngilizce veya yerel dilin öğretim dili olarak kullanılması, bu okulları yerel nüfus için de cazip kılmaktadır.

Birçok uluslararası okulda formal dini eğitim verilmemektedir. Bununla birlikte, okullar; öğrencilerin manevi ve dini faaliyetlere katılması için teşvik edildiği yurtlar ve kültür merkezleri gibi tamamlayıcı tesislerle desteklenmektedir. Bu model, hareketin seküler görünen bir cephe arkasında manevi değerleri yayma stratejisini ortaya koymaktadır.

Fethullah Gülen hareketinin eğitim ağının operasyonel yapısı, kamuoyuna sunulan merkezi olmayan ve bağımsız birimlerden oluşan model ile eleştirmenlerin iddia ettiği gizli ve hiyerarşik yapı arasındaki bir çelişkiyi barındırmaktadır. Okullar dışarıdan bakıldığında yerel vakıflar tarafından yönetilen ve finansal olarak diğer okullardan bağımsız olan kuruluşlar gibi görünmektedir.

Ancak bazı kaynaklar, hareketin “imam” adı verilen, bir nevi meslek veya coğrafi bölge bazlı gizli hiyerarşik bir ağ tarafından yönetildiğini iddia etmektedir. Bu hiyerarşi, bir “ev imamından” “il imamına” ve hatta “dünya imamına” kadar uzanan katı bir yapıya sahiptir. Bu durum, görünen merkezi olmayan yapının aslında gizli bir koordinasyon mekanizması tarafından kontrol edildiği ve böylece hareketin küresel çapta uyum ve ortak bir “kültür” sağlayabildiği yönündeki iddiaları güçlendirmektedir.

Bu ikili yapı, hareketin hem küresel olarak genişlemesini hem de kamu denetiminden kaçınmasını mümkün kılan önemli bir özellik olarak değerlendirilmektedir.

Bu eğitim modelinin arkasındaki temel strateji, sadece bir felsefenin uygulanması değil, aynı zamanda siyasi bir ortama pragmatik bir uyumun sonucudur. Gülen’in hareketinin neden geleneksel dini okullar yerine fen bilimlerine ve seküler konulara odaklanan okullar kurduğu bu şekilde anlaşılabilir.

1970’lerde Türkiye’deki eğitim ortamının aşırı siyasallaştığı bir dönemde bu model, hem Gülen’in takipçileri için güvenli bir alan sağlamış hem de seküler çevrelerin ve Müslüman olmayan ailelerin de dikkatini çekerek küresel bir çekicilik kazanmıştır. Bu strateji, hareketin güçlenmesine ve daha sonra ekonomik ve siyasi ağını besleyecek bir profesyonel sınıfın ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.

Gülen hareketinin Türkiye’de yaklaşık 1.032 okul ve 15 üniversiteye sahip olduğu, bu okullardan yaklaşık 135.000 öğrencinin lise ve altı seviyede; üniversitelerde ise 65.000 öğrencinin bulunduğu iddia edilmekteydi. 2016 darbe girişimi sonrası bu okullar ve üniversiteler kapatılmış, öğrenciler başka kurumlara gönderilmiştir.

Dünya genelinde ise 1.000’den fazla okul olduğu yönünde tahmin edilmekteydi.

Fetullahçı Terör Örgütü’nün ABD’de 60 bin öğrenci kapasiteli 140 civarındaki sözleşmeli (charter) okulu yönettiği; ABD’nin Pennsylvania eyaletinde 1999 yılından bu yana ikamet eden FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in ülke genelinde 140 civarında sözleşmeli okulu ve bu okullar vasıtasıyla devletten yılda yaklaşık 500 milyon dolarlık geliri yöneten kişi olduğu bilinmektedir.

Washington Post’ta 20 Temmuz’da Valerie Straus imzasıyla yayımlanan haberde de FETÖ’nün sadece Teksas’taki 46 okulu için ABD hükümetinden senede 250 milyon dolar kaynak sağladığı belirtilmiştir (https://www.memurlar.net/album/11069/feto-nun-abd-deki-okullarinin-listesi.html).

Kuzey Amerika

✓ Kanada: Dil kursu
✓ Meksika: 1 okul ve kültür merkezi
✓ ABD: 5 özel okul ve 50’den fazla kültür merkezi

Güney Amerika

✓ Arjantin, Brezilya, Şili, Kolombiya: kültür merkezleri

Afrika (seçilen bazı ülkeler):

✓ Burkina Faso, Kamerun, Çad, Kongo, Etiyopya, Gambia, Gana, Gine, Gine-Bissau, Mali, Moritanya, Nijer, Sudan, Senegal, Uganda (her birinde 1 okul)
✓ Mısır: dil okulu ve öğrenci yurdu
✓ Kenya: 7 okul
✓ Tanzanya: eğitim kompleksi (10 okul, ilköğretim, lise ve spor alanları ve dispanser)
✓ Nijerya: 17 okul, 1 üniversite ve kültür merkezi
✓ Güney Afrika: 4 okul
✓ Madagaskar, Malawi, Mozambik, Uganda: her birinde 1 okul
✓ Somali: 3 okul (darbe sonrası kapatılmış)

Avustralya ve Asya:

✓ Avustralya: 7 okul
✓ Endonezya: 4 okul
✓ Filipinler: 4 okul
✓ Afganistan, Bangladeş: 4 okul
✓ Burma, Kamboçya: 2 okul
✓ Hindistan: 3 okul ve 1 dil kursu
✓ Irak: 4 okul
✓ Japonya: 1 okul ve 5 dil kursu
✓ Kazakistan: 29 okul
✓ Kırgızistan: 12 okul
✓ Malezya: 1 okul
✓ Moğolistan: 4 okul
✓ Nepal, Vietnam, Yemen: her birinde 1 okul
✓ Pakistan: 6 okul ve 1 kültür merkezi
✓ Güney Kore: 1 kültür merkezi
✓ Tacikistan: 13 okul
✓ Tayland: 3 okul
✓ Türkmenistan: 20 okul
✓ Özbekistan: 1 okul
✓ Azerbaycan: 11 okul
✓ Irak (Kürdistan Bölgesi): 37 eğitim kurumu (ilköğretim, ortaokul ve üniversite)

Avrupa:

✓ Arnavutluk: 4 okul
✓ Avusturya: 1 dil kursu
✓ Azerbaycan: 12 okul
✓ Belçika: 1 okul, öğrenci yurdu, dil kursu, kültür merkezi
✓ Bosna Hersek: 2 okul
✓ Bulgaristan: 3 okul
✓ Çekya, Danimarka, İngiltere, Estonya, Finlandiya, Fransa, İtalya, Letonya, Litvanya, Polonya, Portekiz, Slovakya, İspanya, İsveç, İsviçre: çeşitli kültür/dil merkezleri ve bazı okullar
✓ Gürcistan, Makedonya, Moldova, Romanya: 2–4 okul
✓ Rusya: 6 okul
✓ Almanya: 14
✓ Hollanda (11), Norveç vb.: kültür/dil merkezleri mevcut

Üniversite:

✓ Azerbaycan (11), Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan. Bu ülkelerde Gülen hareketine bağlı üniversiteler bulunmaktaydı.

Yıllara yayılan bir süreç içinde Gülen hareketi, medyayı, bürokratik ilişkilerini, iş ve akademi dünyasını kullanarak hızlı bir şekilde örgütlenmesini gerçekleştirirken ideolojik hegemonyasını etkin bir şekilde inşa etmiş, kendi toplumsal rızasını oluşturmuştur. Bu inşa süreci, kendini “yaşamın her alanında” yeniden örgütlemeyi becermiştir.

Gülen Hareketi’nin eğitim alanındaki başarısı, ideolojik hedeflerini gerçekleştirmek için kullandığı çeşitli stratejilere dayanıyordu: Eğitimde başarı stratejileri aşağıda yer almaktadır.

a. Kaliteli Eğitim Vurgusu: Hareketin okulları ve dershaneleri, nitelikli ve modern bir eğitim sunma iddiasıyla öne çıktı. Bu kurumlar, akademik başarıya odaklanarak öğrencileri üniversite sınavlarına hazırlama konusunda oldukça etkiliydi. Bu durum, ailelerin çocuklarını bu okullara göndermeleri için önemli bir güdülenme kaynağı oldu (çok sonra öğrendik ki soruları çalarak kendi öğrencilerine vermişler, dershanelerinde kullandıkları yayınlar ile sınavda çıkacak soruların benzerlerini öğrencileri için hazırlamışlar, deneme sınavlarında sormuşlar, 30’un üzerinde etkin bir yayın ağı kurmuşlar).

b. İslami Kimliği Koruma: Eğitim sistemleri, bir yandan modern bilim ve teknolojiye önem verirken, diğer yandan öğrencilere İslami değerleri ve Türk-İslam sentezi düşüncesini aşılamayı hedefliyordu. Bu sayede dindar aileler, çocuklarının hem başarılı bir kariyere sahip olmasını hem de dini kimliklerini korumasını bekliyordu.

c. Dışa Açılma ve Uluslararasılaşma: Hareket, Türkiye sınırları dışında da okullar açarak “eğitim hareketi” misyonunu uluslararası alana taşıdı. Bu okullar, bulundukları ülkelerde hem Türk kültürünü tanıtma hem de hareketin küresel bir aktör olarak algılanmasını sağlama işlevi görüyordu.

d. Öğrenci Evleri ve Yurtlar: Özellikle üniversite öğrencilerinin kaldığı “ışık evleri” ve yurtlar, hareketin ideolojik yapılanmasının temel unsurlarındandı. Bu yerlerde öğrenciler hem akademik olarak destekleniyor hem de hareketin değerleri doğrultusunda yetiştiriliyordu. Bu, güçlü bir bağlılık ve aidiyet duygusu yaratıyordu. Aynı zamanda okullarda laik eğitim veriliyor imajını sarsmamak için verilmeyen dini eğitim, cemaate ait yurtlarda ve evlerde veriliyordu. Dini ritüellerin yerine getirilmesi isteniyordu.

e. Öğretmen ve Bürokrasiye Odaklanma: Hareket, öğretmenlik ve bürokrasi gibi stratejik mesleklere yöneliyordu. Bu meslekler aracılığıyla devlet kurumlarına sızarak ve toplumda etkili bir konuma gelerek gücünü artırmayı amaçlıyordu; bunu da başarmışlardı.

f. Ekonomik Fırsatlar: Hareket, iş dünyasında da güçlü bir ağ kurdu. Kendine ait şirketler, holdingler ve iş adamı dernekleri aracılığıyla üyelerine ve destekçilerine ekonomik fırsatlar sundu. Özellikle Anadolu’daki muhafazakâr iş insanları için bu ağ, hem dini kimliklerini koruyarak hem de işlerini büyüterek ekonomik olarak yükselme imkânı sağladı. Bu durum, hareketin finansal olarak güçlenmesine ve yayılmasına katkıda bulundu. Bu yapılanma, uyanık ve fırsatçı insanların da hareket içinde yer alarak ilişki ağından yararlanma çabasına girmelerine neden oluyordu. 2016 yılına kadar özellikle bürokraside ve ekonomik hayatta başarılı olmak istiyorsan onlardan olmalısın, en azından öyle görünmelisin algısının yaygınlaşmasına yol açtı.

g. Toplumsal Güven ve Dayanışma: Hareket, bir yandan dindar ve muhafazakâr kesimin, bir yandan da modernleşme kaygısı taşıyan kesimin güvenini zaman içinde kazandı. Toplumsal ağlar, karşılıklı yardım ve dayanışma üzerine kuruluydu. Öğrenci evleri, yurtlar ve sohbet grupları gibi yapılar, üyeler arasında güçlü bir aidiyet ve bağlılık hissi yarattı. Bu, cemaat üyelerini harekete daha sıkı bağladı. Normalde gündelik yaşamda hiçbir kariyeri olmayan insanlara farklı kariyer ve ekonomik fırsatları sunarak aidiyet bağlarını güçlendirdi.

Hareket, eğitim stratejilerini desteklemek ve toplumda meşruiyet kazanmak için kapsamlı bir iletişim ağı kurdu ve kullandı. Bu iletişim stratejileri aşağıda yer almaktadır.

a. Diyalog ve Uzlaşmacı Söylem: Fethullah Gülen, uzun süre boyunca farklı kesimlerle diyalog kurmaya ve uzlaşmacı bir dil kullanmaya özen gösterdi; hoşgörüye dayalı bir söylem geliştirildi. Dinler arası diyalog çalışmaları ve ılımlı söylemler, hareketin laik toplumsal katmanlar ve diğer dinlerle de ilişki kurmasına yardımcı oldu. Bu, hareketin toplumda daha geniş bir kabul görmesini sağladı.

b. Medyayı Etkin Kullanma: Hareketin kendi medya kuruluşları (gazeteler, televizyon kanalları, dergiler, web siteleri, yayınevleri) bulunuyordu. Bu kuruluşlar aracılığıyla kendi söylemlerini yayıyor, eleştirel sesleri bastırıyor ve lider kültünü pekiştiriyordu. Kendi medyasına sahip olmak, hareketin mesajlarını kontrol altında tutmasını sağlıyordu. Medyanın etkin kullanımı hem gelir getiriyor hem de yetişen insan kaynağına iş olanakları sunuyordu.

c. Hikâyeleştirme ve Mağduriyet Söylemi: Hareket, özellikle Batı’ya yönelik iletişim stratejilerinde kendini modern, barışçıl ve baskı altında kalan bir sivil toplum hareketi olarak hikâyeleştirdi. Bu söylem, uluslararası alanda sempati kazanmalarına yardımcı oldu. Cemaat çevresi, hikâyeyi ve mağduriyet söylemini yaymak için meşru ve gayri meşru tüm yolları denediler.

d. Siyasete Etki Etme Çabası: Gülen Hareketi, siyasi arenada doğrudan bir parti kurmak yerine, bürokraside ve devlet kurumlarında etkili pozisyonlara yerleşmeyi hedefledi. Polis, yargı, ordu ve eğitim gibi kritik kurumlara yerleşerek devletin işleyişi üzerinde dolaylı bir kontrol kurmaya çalıştılar. Bu strateji, özellikle 1990’lardan itibaren harekete önemli bir güç kazandırdı. İstihbarî bilgilerin de harekete akmasıyla, her alanda hareket avantaj sağladı ve rakiplerine karşı bu bilgileri kullandı; tıpkı Rothschild ailesinin örgütlenmelerinin ilk yıllarındaki gibi (N. Ferguson).

e. Gizli ve Hiyerarşik Yapı: Hareket, dışarıya karşı şeffaf görünmeye çalışsa da iç yapısı oldukça kapalı ve hiyerarşikti. Üyeler, farklı kademelerde gizli gruplar halinde örgütleniyordu. Bu, hem dışarıdan gelebilecek denetimi zorlaştırıyor hem de hareketin iç disiplinini sağlıyordu. Gizliliğe çok önem verilirdi; önemli ve kritik süreçlerde görev alanlar, daha çok çocukluğundan beri cemaat içinde görev alanlardan, cemaatin rahle-i tedrisatından geçenlerin arasından seçilirdi.

f. Küresel Misyon: Hareketin, “Türk okulları” adı altında dünyanın dört bir yanında açtığı okullar ve Türkçe Olimpiyatları adlı organizasyon, Türkiye’nin kültürel ve ekonomik yayılımını desteklediği düşüncesini yarattı. Bu okullar, hem hareketin ideolojisini küresel ölçekte yaydı hem de Türkiye’deki birçok insan için gurur kaynağı oldu.

Elbette, bunların yanılsamadan öte başka bir şey olmadığı ortaya çıktı. Gerçi bu konuda uyarı çığlıkları atanlar olmadı değil. Ama “mağdur olduk, oluyoruz” diyenler, aslında çok büyük mağduriyetlerin kaynağı oldular ve uzun yıllar etkisi devam edecek olan toplumsal travmanın da müsebbibi oldular.

Devam edecek…

Ercan Eroğlu
Eğitim Bilimleri Uzmanı

YARARLANILAN KAYNAKLAR

1. www.memurlar.net/album/11069/feto-nun-abd-deki-okullarinin-listesi.html

2.www.dw.com/tr/s%C3%BCleymanc%C4%B1lar%C4%B1n-almanyadaki-yap%C4%B1lanmas%C4%B1-nas%C4%B1l/a-72620390

3. https://ilerihaber.org/icerik/baslik-58122.html

4. Sivil Örümceğin Ağında, Mustafa Yıldırım.  Ulus Dağı Yayınları, 2022.

5. Alman Gizli Servislerinin Türkiye Operasyonları, Talip Doğan Karlıbel. İstanbul, Ekim 2007.

6. Aldatma İmparatorluğu, Gülen’in ABD’deki Okul Şebekesi. Turkuvaz Medya Grubu,  İstanbul, Mart 2018

7. Rothschıld Hanedanı, Paranın Efendileri, 1798-1848, Niall Ferguson, Çeviri; Cem Demirkan, Kronik Kitap, İstanbul, Ocak 2023.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir