
Duygudaşlık
Duygusal Rezonans: Kalplerin Görünmez Uyum Dansı
Hiç fark ettin mi? Yanında birinin kahkahası yükseldiğinde sen de gülmeye başlarsın. Bazen ise hiçbir şey söylemeden, sadece yüzündeki hüzünle bir arkadaşının kalbini daraltırsın. İşte bu görünmez bağa “duygusal rezonans” denir. İnsanlar tıpkı yan yana duran iki gitar telinin birbirine dokunmadan aynı titreşimi yakalaması gibi, kalpten kalbe geçiş yapan gizli bir uyumun içinde yaşar.
Bu uyum günlük hayatımızda sık sık kendini gösterir. Arkadaş grubunda birinin enerjisi düştüğünde tüm ortam ağırlaşır, ama içeri gülen bir yüz girdiğinde bir anda hava değişir. On binlerce kişinin aynı anda tezahürat yaptığı bir stadyumda hiç tanımadığın insanlarla birlikte tek bir kalp gibi atarsın. Âşık çiftlerin birlikte gülerken aynı anda benzer hareketler yapmaları, aralarındaki bağın tesadüf değil, bu görünmez uyumun sonucu olduğunu gösterir.
Tarihte ve sahnelerde de aynı etkiyi görebiliriz. Barack Obama’nın konuşmaları sırasında kalabalıkların tek vücut halinde ona eşlik etmesi, Adele’in gözyaşları dökülürken dinleyicilerin aynı anda ağlaması, Robin Williams’ın kahkahalarıyla bütün bir salonun kahkaha seline dönüşmesi… Hepsi duygusal rezonansın gücüdür. Çünkü biz sadece bireyler değiliz, birbirimize sürekli dokunan, görünmez dalgalarla birbirini etkileyen sosyal varlıklarız.
Ve bu yüzden, yanımızdaki insanların ruh hali bize de bulaşır. İyi enerjili kişilerle birlikte olmak içimizi aydınlatır, olumsuz duygular taşıyan insanlarla uzun süre kalmak ise enerjimizi tüketir. Duygusal rezonans, kiminle vakit geçirdiğimizin aslında ruhumuzun rengi olduğunu hatırlatır.
Belki de bu yüzden bir kahkaha bazen tüm salonu ayağa kaldırır, bir gözyaşı kalabalığın içinde yankı bulur. Duygusal rezonans kalplerin görünmez iplerle birbirine bağlanmasıdır; kimi zaman güldürür, kimi zaman ağlatır ama her defasında bize aynı gerçeği fısıldar: Yalnız değiliz.

