
Derin Devlet
Evet, bir derin devletin varlığından söz edebiliriz; ama bu kimin derin devletidir? (Yerli midir, millî midir?)
Yıllardır duyduğumuz, hatta fazlaca anlam ve ümit yüklediğimiz bu sözcüğün tam karşılığı nedir?
Ülkemizin yıllardır süregelen devlet geleneğinin, zaman zaman sapmalara, savrulmalara, hatta ihanetlere uğradığı aşikârdır. (Bu ülkenin %10 hain barındırdığı gerçeği hakkı saklı kalmak üzere.)
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren bu ülkeye yapılan en büyük kötülük, NATO üyeliği ve (ABD) onun izlediği yayılmacı, yıkıcı ve sömürgeci politikalardır. Yeşil Kuşak ve sonrasındaki BOP en somut örnektir.
Bugün birçok insanın sarıldığı, hatta kurtarıcı olarak gördüğü “derin devlet” kurgusu tamamen bir şehir efsanesinden ibarettir. Evet, bir derin devlet kavramı vardır; ama bu tamamen NATO’nun (ABD) kurguladığı bir yapıdır. Bu yapıyı ilk kez ifşa eden kişi ise dönemin başbakanı Sayın Bülent Ecevit’tir. (Kontrgerilla – hükümetin devrilişi.)
Peki, neden?
NATO derin devletinin korkusu: Ortadoğu coğrafyasında (Müslüman ülkeler), muhteşem bir model olarak ortaya çıkan; ezilmiş, yok sayılmış, aşağılanmış, yoksul coğrafyanın tek parlayan, somut örneği olan Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığının o bölgeye sirayet etmesidir.
Ülkemizde yapılan askerî darbelerin geçmişine baktığımızda, hepsinde NATO’nun derin izlerini görebiliriz: 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbeleri ve en son 15 Temmuz FETÖ darbesi.
Emperyal güçlerin yıllar önce uygulamaya geçiremedikleri Sevr Anlaşması’nı darbeler yoluyla hayata geçirmeye çalışmışlardır. Yani, yapılan o darbelerin tek amacı bir makas değişimidir: üreten, laik, demokratik bir hukuk devleti yerine, kontrol edilebilen, edilgen bir yapının inşası.
Yapılan darbelerle bu ülkenin dirençli ve vatansever insanları, değirmen taşları arasında öğütülerek ezilmiş ve yok edilmişlerdir. (12 Eylül 1980 darbesi.)
Bu ülkenin örgütlenme hakkı ve direnci, NATO’nun postalları altında kalmıştır. Burnunuza gelen karanfil kokusu, o vatanseverlerin kokusudur.
Türkiye’deki derin devlet: NATO + mafya ve işbirlikçileridir.
Bu ülkeyi koruyacak ve kurtaracak olan, sadece Türk milletinin azim ve kararlığıdır. Kimseden bir şey beklemeye hakkımız da yok, ihtiyacımız da yok! Çünkü biz halkız. Biz Kuvâ-yi Milliye’yiz.
En derin biziz. Sessizliğimiz, asaletimizden ve tecrübemizdendir. Gün gelir, Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni okumayı da biliriz…
“Ey Türk gençliği…”
Kadir Veral
Not: Yazının önzilemesine eklediğim kitabı okumanızı öneriyorum.

