
Bozguna Uğramış Bahçe
Zaman zaman okuduğum kitapları yeniden karıştırdığım olur. Sayfa kenarlarına düştüğüm notlar ya da altını çizdiğim bölümler ilgimi çeker her nedense. Bu yüzden tümünü olmasa bile içinden bir bölümü yeniden okurum o kitabın. Bazen bu bir paragraf olur, bazen bir öykünün tümü. Müthiş haz verir bana. Duyarlıklarımı dinçleştirir. Okuduğum kitabın işi bitmiştir demediğim için kitaplığımdan aydınlık bir gülümseme yayılır içime doğru. Öykü kitapları, denemeler, şiirler böyle bir şey için çok elverişlidir.
Uzun bir süre önce Joni Murphy’nin Konuşan Hayvanlar’ına öylesine bir bakayım dedim… Ne kadar yerin altını çizmişim meğer. Elime ilişmese fark etmeyecektim. Uzun zamanımı aldı altını çizdiğim cümleleri ve bölümleri yeniden okumak. Jack London’un hayvanları konuşturmada üstüne yok biliyorsunuz. Hayvanları insan gibi düşünmesi, ilginç ilginç cümleler kurması kimin ilgisini çekmez ki. Vahşetin Çağrısı’ndaki Buck adlı köpeği bilmeyeniniz yoktur sanırım. Nerdeyse kitabı bir daha baştan sona okuyacaktım altını çizdiğim yerler yüzünden. Zaman bulabilsem yeniden okumak istediğim kitaplar var kuşkusuz: Tolstoy’un Savaş ve Barış’ı, Solohov’un Ve Durgun Akardı Don’u, Yaşar Kemal’in İnce Memed’i ve bunun gibi daha pek çok kitabı… Cervantes’in Don Kişot’unda başarılı oldum bir tek. Birkaç kez okudum Don Kişot’u…
Dün yine kitaplığımda bir şey ararken elime Özden Değirmenci’nin kısa öykülerden oluşan Bozguna Uğrayan Bahçe adlı öykü kitabı ilişmesin mi! Baktım kitaptaki Babamdan Korkuyorum, Kuş,İhaneti Beklemek,Ben Bir Gülüm adlı öykülerin başına ancak benim anlayacağım biçimde yeniden okunacak anlamında işaretler koymuşum. Okudum da bu öyküleri. Neden böyle düşünüp yeniden okunacak diye işaret koyduğumu anımsamasam da iyi geldi herbirini yeniden okumak.
Yazarların nesneleri kişileştirmeleri, hayvanları insan karakterlerine büründürerek anlatmaları benim açımdan hala ilginç. Özden Değirmenci de başvurmuş bu yola.
Kahve Kokusu adlı öyküde altını çizdiğim bir bölümü de okumayı ihmal etmedim hazır kitabı yeniden ele almışken. Okuyunca da anladım ki yazarın nesneleri konuşturması ilgimi çekmiş. Gösteriş budalası birinin eline düşmüş kitabı konuşturmuş yazar. Şöyle:
“Hele bu okuyucu tecrübeli ise çevirdiği her sayfayla yaydığımız kokuyu da içinde hisseder. Yüzüne tatlı bir tebessüm yayılır.
Faik bu insanlardan değil.
Beni hep yanında taşır. İki insan görse hemen beni çıkarıp birkaç sayfa okur. Sayfayı merak ettiğinden değil, yanındakine kitap okuduğunu göstermek amacıyla çevirir. Canım yanar bu çevrilişlerde. Faik beni böyle hiç okumadan çevire çevire sayfalarımı yıprattı. Bu yıpranmış bedenimi yırtıp yüreğimi de bozguna uğrattı. Bugün yine Faik’le her gün tekrarladığımız maceramıza başladık”
Kitabı tekrar raftaki yerine koyarken bir karamsarlıktır kapladı içimi: Bir an bozguna uğrayacak oldu içimdeki bahçe! İçine düşürüldüğümüz ve tepki gösteremediğimiz durum biraz gösteriş merakımızdan, şiirsizliğimizden, öyküsüzlüğümüzden, kitaba olan yabancılığımızdan değil mi diye geçirdim içimden. Çok süremedi toparladım kendimi ama.
Daha güzel olacak dedim dünya
Okudukça
Düşündükçe
Düş kurdukça…
(Özden Değirmenci, Bozguna Uğramış Bahçe, Öykü, Kanguru Yayınları, 2022, 128 Sayfa)
Hayrettin Geçkin

