
Biz Aslında O Gün Öldük
Ben eğitimime bir köy okulunda başladım. İlk öğretmenim, Köy Enstitüsü’nde yetişmiş bir vatanseverdi. Işıklar içinde uyusun…
Bizler, birleştirilmiş sınıflarda okuyan, sınıfsız toplum modeli örnekleriydik! Birlikte yaşamasını, paylaşmasını bilen; “Yerli Malı Haftası” çocuklarıydık. Okulun sobasını birlikte yakar, çevresinde toplanır, birlikte ısınırdık. Kimimiz gizli gizli dinlediği “radyo tiyatrosu”ndan, kimimiz siyah-beyaz televizyondaki “Küçük Ev” dizisinden ya da harıl harıl yanan ördek sobanın yanında erken uyuyakaldığından konuşurduk.
Bizler, yoksul, mutlu ve güler yüzlü çocuklardık. Yeter ki sabah takacağımız beyaz yakamız, giyeceğimiz siyah önlüğümüz ve kara lastik ayakkabılarımız olsundu. Bizler, tarım başta olmak üzere kendi kendine yeten bir ülkenin vatandaşlarıydık.
Aslında bizlerin tek derdi; muasır medeniyetler seviyesine çıkabilmek için çalışan, üreten; mutlu Türkiye, mutlu insanlar olmaktı. Öyle öğrenmiştik! Hatta okulumuzun bahçesinde bulunan Atatürk heykelini öğretmenimizle birlikte yapmıştık. Kimimiz harç kararken, kimimiz de su taşımıştık. Mermerin ön yüzüne de “Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür. Mustafa Kemal Atatürk.” yazmıştık.
Yıl sonu müsamerelerinde ortaya koyduğumuz performans takdire şayan olurdu: Vatan, hürriyet ve özgürlük haykıran dizelerimiz alkışlarla göğe yükselirdi.
“Marshall Planı, II. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konmuş, ABD kaynaklı antikomünist hedefleri olan bir ekonomik yardım paketidir. 16 ülke, bu plan uyarınca ABD’den ekonomik kalkınma yardımı almıştır.”
Ben de o Marshall yardımlarından bolca yiyenlerdenim. Hem de son kullanım tarihi bayağı geçmiş olan süt tozu ve yağlarından. Rahmetli öğretmenim bolca saklamış; fakir fukara çocukları yararlansın diye. Önce yağladılar, sonra…
İşte o son süt tozunu içmeyecektik!
“20.09.1951 tarihinde Türkiye’nin NATO’ya katılması kabul edildi!”
Biz de aslında o gün öldük…
Kadir Veral

