
Bir Bilgenin İzinde: Hüseyin Şığva ve Felsefenin Aydınlattığı Yol
Yaşamıma İz Bırakan Bir Yolculuğun Başlangıcı
Hayat, bize sunduğu sayısız karşılaşmayla adeta bir sahne; kimileri gelip geçer, kimileri ise ruhumuzda derin izler bırakır. Rastlantı gibi görünen buluşmalar aslında yaşamımızın dönüm noktalarını oluşturur. Bazı insanlar, hiç beklemediğimiz anda karşımıza çıkar, düşünce dünyamızı genişletir, kendimizi keşfetme yolculuğumuza ışık tutar. Onlar, içsel bir pusula gibidir; bize bilgece bir yol gösterir, zihnimizi ve yüreğimizi besler. Öyle ki, onların varlığıyla hayat daha anlamlı, düşünceler daha derin hale gelir.
Hayat, baştan sona bir öğrenme yolculuğu. Kelimeleri yeni yeni öğrenirken ağacın neden “ağaç” olduğunu sorgulayan, büyüdükçe soru sorması yasaklanmış kavramların içinde yetişen bir çocuk olduğumu hatırlıyorum. İlkokulda okuduğum dünya klasiklerinden, lise yıllarımda tanıştığım büyük filozof ve öğretmen Hüseyin Şığva’dan dersler almaya kadar uzanan bu yolculuğumu evrende nereye oturtmalıyım? Şansın bir işareti mi, yoksa evrenin yasaları bir öğrencinin arayışında bir araya mı gelmişti?
Bir Öğretmenden Öte: Hüseyin Hocam ve O’nun Sıcak Yuvası
Lise yıllarımda komşum olan öğretmenimle tanıştıktan ve dersime girmeye başladıktan sonra sıkça ziyaretine gitmeye başladım. O dönem, hem üniversite sınavına hazırlanıyor hem kursa gidiyor hem de benden küçük üç kardeşime ebeveynlikte (annem ve babam çalıştıkları için evde olmuyorlardı) destek oluyordum. Ne zaman bunalsam, soluğu Hüseyin Hocamın yanında alır, onun evinde nefeslenirdim. Eşi, Dürdane Teyze, her zaman beni sıcak bir gülümsemeyle karşılar; kahvemizi içerken sohbete dalardık. Derken bu gidip gelmeler sıklaştı, onların evinde adeta bir kızları oldum. Hüseyin Hocamın yakınları ve diğer öğrencileriyle de tanışırdım; farklı okullardan, farklı yıllardan gelen bu öğrencilerle her buluşmada öğretmenimin iz bıraktığı geniş dünyayı keşfederdim.
Özellikle öğretmenler gününe doğru, ziyaretimi dikkatle planlardım. Salondaki koltuklar, sandalyeler ne kadar çok olursa olsun, yer bulamamaktan endişelenirdim. Zil hiç durmaz, gelenler gidenleri karşılar, ev sevgiyle dolup taşardı. Böylesine kalabalıklaşan bir ev ve hâlâ öğrencilerinin peşini bırakmadığı bir öğretmen görmedim. Onun yanına gelen yaşlı öğrencileri, belki torun sahibi olanları, sohbetlerinde felsefi bir merakla onun rehberliğine sığınırdı. O anlarda, bir insanın kirlenmeden, içindeki saflığı koruyarak nasıl büyüyebildiğine tanıklık ederdim.
Zorda kalan, evsiz, yurtsuz, yardıma muhtaç her öğrencisine kucak açtığına bizzat şahidim. Ancak burada altını çizmem gereken önemli bir detay var: Bu dayanışma ortamını yaratan, yalnızca Hüseyin Hocam’ın cömertliği değil, kaybettiği eşinin sarsılmaz desteğiydi. Düşünsenize, hiç tanımadığı, eşiyle bağı dışında hiçbir bağlantısı olmayan öğrenciler için yatak hazırlayıp onları ağırlamayı bir an olsun yadırgamayan, hepimize bu şefkati gösteren o değildi de kimdi? Ya da her ziyaretimde, “Yine mi bu geldi?” diyerek yüzünü ekşitseydi, o evi böyle içten bir liman olarak görebilir miydim? Hüseyin Hocam’ı ne kadar seviyorsam, yengemi de o denli severdim; çünkü aralarında, bizim gibi yolunu kaybedenler için bir bağ, bir anlaşma vardı sanki.
Hüseyin Şığva’nın Kısaca Hayat Serüveni
Hüseyin Hocam’ın hayatı baştan sona zorlu bir sınav gibiydi; çocuk yaşta, deri üretimi için babasına yardımcı olarak it boku toplamakla başladığı bu hayat yolculuğu, gençliğinde babası ve dedesinin kahvesinde işçilik, deri hamallığı, fabrikalarda çalışmakla sürdü. Bu çetin dönemde üç yıl okula ara verir ve ailesi tarafından evlendirilir. Lisenin son sınıfına başladığında artık okula kızı Barış’la gider. Derslerinde, bebeğini avutan öğretmenlerinin ilgisi ve desteğiyle ilerler. Kendisi de bu güçlü öğretmenlerin izinden gitmeyi bir yaşam amacı olarak belirlemişti; bunun ne büyük bir şans olduğunu sıkça dile getirirdi.
Felsefe Dersinde, Gerçekten Felsefe Yapardık
Hocamdan alınacak en büyük ders, bir öğretmenin öğrencisine gösterdiği içten ilgiyle dünyaları değiştirebileceği gerçeğiydi. “Her öğretmen, yılda bir öğrencinin elinden tutsa, ne kadar çok insan kazanırız,” derdi. O, sadece bir öğrenciyi değil, her yıl yüzlercesini hayata kazandırdı ve kazandırdığı bu öğrenciler, onun evinde bir aile sıcaklığı bulup derin bir dayanışma içerisine girdiler. Onlardan birçokları hala vefasını eksik etmez, ulaşabildikleri her fırsatta hocamın işlerini kolaylaştırmak, yükünü hafifletmek için ellerinden geleni yaparlar. Hüseyin Hocam, bir öğretmenden çok daha fazlası olarak, hayata değer katan bir pusula gibiydi; her yönünü gösterdiği insanda bir iz bırakırdı.
Hüseyin Hocam, bir öğretmenden çok daha fazlası olarak hayata değer katan bir pusula gibiydi; her yönünü gösterdiği insanda bir iz bırakır, derin düşünceleriyle hayatı anlamlandırmamızı sağlardı. Onun ışığında büyüyen bir öğrenci olarak, hayata onun açtığı pencereden bakıyor; felsefenin, düşüncenin ve anlam arayışının gücünü yüreğimde taşıyorum.
Hayatı bir öğrenme yolculuğu olarak benimseyen, canından değerli Hüseyin Hoca’sına en içten sevgi ve hürmetlerini ileterek emeklerine çok teşekkür eden öğrencisi: İlkay.


2 Yorum
Kadir Veral
Kaleminize sağlık.
Ilkay
Sizin gibi değerli bir yazarımızdan bu mesaja çok sevindim. Saygıdeğer Kadir Bey, sağlıkla hep başımda kalınız, sevgilerimle.