Deneme,  Siyaset,  Tarih,  Toplum

Kırk Para

“Kahveden sonra Atatürk soruyor:

— Hayrola İsmet?.. Sende bir fevkaladelik var bugün… Ne oldu?.. Neye sinirlendin?
— Türk Hava Kurumu’nun toplantısı vardı da…
— Eee, ne olmuş varsa?
— Fuat Bey’i (THK Başkanı) epey terlettim… İstifaya falan kalktı.
— Çalışkan çocuktur Fuat… Kurumu da iyi yönetiyor.
— Bunlara bir diyeceğim yok… Fakat canımı sıkan bir şey oldu.
— Neymiş o?
— Hesaplarda bir kuruş oynuyor.
— Bir kuruş?

İnönü:

— Daha önceki toplantıda dikkatimi çekmişti… Bu bir kuruşun nereye gittiğini öğrensinler diye talimat vermiştim. Bulamamışlar… Fuat Bey’in hassasiyetini anlıyorum… Ama milletimiz ondan daha hassastır… Verdiği paranın nereye gittiğini mutlaka bilmek ister… İstifa bu gibi hallerde en kolay çıkar yoldur… Ama kimseyi rahatlatmaz… Hatta söylentilere bile sebep olur.

Atatürk:

— Demek mesele bu… Bir kuruşun hesabı seni bu kadar üzdü… Haklısın… Kırk para (bir kuruş) günün birinde 40 lira, 40 lira da 400 lira olur… Bu da giderek büyür halkın ağzında… Cumhuriyet’i kurarken böyle bir kuruşlara çok ihtiyacımız oldu… Peki, ne yaptın sonunda?

İnönü:

— Memurları seferber ettim… Ve bir kuruşun yanlışlıkla başka bir hesaba geçirildiğini bulup çıkarttırdım… Bizim milletimiz cömerttir, elindekini avucundakini verir… Ama verdiğinin doğru, dürüst yerlere harcandığını görmek ister… Buna inanmak ister.”

Sabiha Gökçen (Atatürk’le Bir Ömür Boyu) 

Senin hakkını hukukunu korumak, kollamak üzere başının üzerine çıkardıkların, bu milletin 1 kuruşunun peşine düşmüyorsa burada bir yanlışlık vardır. Yüce Atamızın dediği gibi: “Kırk para (bir kuruş) günün birinde 40 lira, 40 lira da 400 lira olur…” sözü keşke 400 lirada kalsaymış; ama o kırk kuruş ne yazık ki günümüze kadar milyar liraları buldu ve hesabı sorulamayacak miktarlara ulaşmaya devam ediyor.
Dur diyecek tek güç: Aziz Türk milleti.
O da açlıkla boğuşuyor!

İşçisi, memuru aç, emeklisi aç!

Çocukları yatağa aç giriyor! Analar babalar çare aramaktan bitap düşmüş; nineler, dedeler üzgün; hastası ayrı, elden ayaktan düşeni ayrı.

Atamız Bilge Kağan’ı dinleyelim:

“Türk milleti, beyleri!
Sözümü işitin. Türk milletini toplayıp il tutacağını bu taşa yazdım. Yanılırsa öleceğini yine bu taşa yazdım. Her ne sözüm varsa ebedî taşa yazdım. Ona bakarak bilin, şimdiki Türk Beğleri!

Türklerim, alay beğlerim, alay milletim!
Kazanıp il tuttuğum bu yerden, kağanından, beğlerinden, suyundan, toprağından ayrılmazsan iyilik göreceksin. Evinde oturacak, dertsiz olacaksın. Sözlerimde yanlış var mı?

Türk Beğleri, millet, işitin!
Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, senin ilini, senin töreni kim bozabilirdi? Ey Türk milleti, kendine gel, aklını başına devşir!”

Genlerimizde olan:

“Türkler; ikiyüzlülük ve müdahane (yapmacık, sahtekâr davranış) bilmezler. Riyakârlık, kötülük, yalan, iftira, hile, düzenbazlık ve dostlar arasına nifak sokma onların işleri değildir ve bunlara tamamen yabancıdırlar. Hırs ve heves onların dışındadır. Hile ile başkalarının malına konmayı uygun görmezler.” (Belleten)

Böylesi meziyeti olmayana Türk demeyiniz! Her Türkçe konuşan Türk değildir.

Suç belli, suçlu belli.

Azizken, asilken, mağrur ve gururlu bir milletken; yakılan, yıkılan, sömürülen, soyulan, ezilen, yok sayılan, mağdur ve yoksul bir millete dönüştürenlere;

“Suçlu ayağa kalk!” demenin vakti gelmiştir!


Yüce Türk ulusuna saygıyla…

Mehmet R. Aşar
7 Temmuz, Pazartesi – Antakya

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir