
ÇANAKKALE, Kemal Yeri

26 Nisan 1915. Mustafa Kemal, karargâhını Arıburnu’nu görebilen yüksek bir tepeye kurmuştu. Kurmay Binbaşısı İzzettin (Çalışlar) Bey ile dürbünle çevreyi analiz ederken, Kolordu Kurmay Başkanı Fahrettin Altay karargâha geldi. İhtiyaçlarını sorar, bilgiler alır. Ayrılırken:
— Karargâhınız hep burada mı kalacak?
— Evet, burada kalacağız.
— Burasının adı nedir?
Mustafa Kemal gülümseyerek:
— Sel yarıntılarının ismi mi olur?
Fahrettin Altay:
— Olur, olur… Mesela “Kemal Yeri” olur…
Gülümser Mustafa Kemal.
Fahrettin Altay, Kolordu karargâhına döner ve Kolordu Komutanı’nın da onayını alır. Böylece Mustafa Kemal’e gönderilecek mesajlara yer adı olarak KEMAL YERİ yazılır!..
Kolordu Komutanı Esat Paşa, Kemal Yeri’ni ziyarete geldiğinde hayretler içinde kalır. Mustafa Kemal, komuta yerini toprak altına hazırlatmıştır. Yerin düzeni ve temizliği karşısında hayrete düşer. Toprak altındaki tümen ünitelerini odalar tertip ederek barındırması, Mustafa Kemal’in yaradılışındaki titizlik, üstünlük ve ileri görüşlülüğünü iftiharla ifade eder. Odaların taban ve duvarları yöre halkının halılarıyla süslenmiş, savaşta bile tertip ve nizamın ne kadar önemli olduğunu vurgular gibidir.
İngiliz Komutan Hamilton, Liman Paşa’yı yine aldatmıştı. Bu aldatma, Saros ve Anadolu yakasına yapılan taarruzla Liman Paşa’nın Bolayır’da kalmasına neden oldu. Böylelikle zayıf kalan kıyı hattına düşman kuvvetleri çıkmış ve tutunmayı başarmıştır. Düşmanı bu kıyı hattından söküp atmak ise Mehmetçiğin oluk oluk kanının akmasına sebep olacaktı.
Mustafa Kemal, düşmanı denize dökmek için taarruza geçti. 27 Nisan gecesi, diğer muharebelerden daha şiddetli oldu. Anzaklar bir gecede 179 subay, 4.752 er kaybettiler. 57. Alay, en fazla kayıp veren alay oldu. Sonrasında 64. Alay takviye olarak gönderildi. Gece içinde de 33. Alay bekleniyordu. Türk kuvvetleri gün geçtikçe eriyordu. Arap erlerden oluşan 77. Alay ise disiplinsizlik içinde savruluyordu.
“Türkler, bu daracık geçit başında sıkı bir savunmaya girişmişlerdi. Canlarını veriyorlar, fakat vatanlarının toprağından bir karış bile vermiyorlardı…”
Churchill (Çörçil)
Arıburnu gibi Anafartalar da 6 Ağustos’tan beri ateşler içinde, gerginlik son safhada ve savaş zirve noktasındadır. Düşman, denizden karaya durmadan asker çıkarmaya devam ediyor. Çarpışmalar, gırtlak gırtlağa, süngülerin ışıltısıyla, kanların oluk oluk aktığı iç içe bir çatışmadır. Ama düşman donanması, zaman zaman duraksamasına rağmen hedef gözetmeksizin ateş kusmaktadır. Kumandanlar ise asabi ve sinirlidirler. Türk ordusu karargâhı, son kuvvetleri de cepheye yollamaktadır. Ordu kumandanı ise bir Alman; adı Liman von Sanders. Düşmanın yanıltıcı taarruzlarına aldanan ve Türk’ün oluk oluk kanının akmasına neden olan bir komutan. Mustafa Kemal rahat değildir. Derhâl karar vermek lazımdır. Üstü olan her makama başvurur. Bu kumanda karışıklığı derhâl düzeltilmelidir. Yoksa tehlike büyüktür…
Sonunda isyan edercesine Enver Paşa’ya mektup yazar:
“3 Mayıs 1915
Evvelce zatıâlinize bu bölgenin, bütün bölgelerle olan önem farkını arz etmiştim. Maydos Bölgesi kuvvetlerine komuta ettiğim zaman aldığım düzen ile düşmanın karaya çıkmasına imkân verilmeyebilirdi.
Liman von Sanders Paşa Hazretleri, bizim orduları, bizim memleketimizi tanımadığı ve lâyıkıyla incelemede bulunacak kadar bir zamana sahip olmadığından, sahilde çıkarma noktalarını tümüyle açık bırakacak bir düzen almış ve bugün düşmanın karaya asker çıkarmasını kolaylaştırmıştır.
Ben, düşmanın Arıburnu arazisine dört tugayı çıkardığı zaman, bölge komutanlığı yapan Albay Sami Bey tarafından haberdar edildim. Bu kuvvetin sol yanına taarruzla tümünü denize döktüm. Fakat düşman aynı derecede kuvveti aynı noktaya tekrar çıkardı ve karşı taarruzlar yaptı. Bunu defettim. Tümenime katılan kuvvetlerle tekrar üstün kuvvete taarruz etmekten başka bir çare bulamadım.
Ve yine düşman kuvveti mahvedildi. Fakat düşman, üçüncü defa olmak üzere tekrar kuvvet çıkardı. Bu defa yine düşmana taarruz ediyorum. Birliklerim, hücum mesafesinde düşmanla karşı karşıya bulunuyor.
Bu durumumuzla bile, Boğaz’ı zapt etmek üzere çıkardığı kuvvetleri imha edilmiştir. Savunma durumunda korumaya çalıştığı hareket üslerine, uzaktan yeni kuvvetler getirmekte meşgul olduğu kanaatindeyim.
Vatanımızın savunmasında kalp ve vicdanları bizim kadar çarpmayacağı şüphe olmayan, başta Sanders olmak üzere bütün Almanların düşüncelerine de güvenmemenizi kesinlikle temin ederim.
Bence, bizzat buraya teşrif edip genel durumumuzun gereklerine göre bizzat sevk ve idare etmeniz uygun olur kardeşim.”
Başkomutan Vekili Enver Paşa, Mustafa Kemal’in bu hayati uyarılarına cevap vermez. Türk kanı oluk oluk akmaya devam eder.
Bu tereddüt içindeyken karargâh, Mustafa Kemal’i telefona çağırır. Telefonun ucunda Ordu Komutanı Liman von Sanders vardır. Mustafa Kemal, durumu anlatır, görüşlerini ve tereddütlerini açık ve kesin olarak tekrar ifade eder. Tehlike büyüktür ve cephe çözülebilir!
Ordu Kumandanı:
— Hiç çare kalmadı mı?
— Yapılması gerekenleri defalarca ifade ettim, ancak dinlenmedi. Artık son bir çare kaldı.
— Nedir?
— Bütün mevcut kuvvetlerin benim kumandama verilmesinden başka çare yok!
— Çok gelmez mi?
— Az gelir!
Bir gün sonra, Ordu Karargâhı’ndan gelen bir emirle Mustafa Kemal, aynı zamanda Anafartalar Cephe Grubu Kumandanlığı’na tayin edilmiştir. “Sorumluluk, ölümden de ağırdır!” diyen Mustafa Kemal; “Sorumluluğu kemal-i iftiharla kabul ettim.” der…
Mustafa Kemal artık yalnızca 19. Tümen Komutanı değil, iki cepheye böldüğü Arıburnu ve Ağıldere cephelerine de kumanda etmektedir. 5 Mayıs 1915’te İstanbul, onun rütbesini yarbaylıktan albaylığa yükseltir. 34 yaşında Arıburnu ve Ağıldere Komutanı Albay Mustafa Kemal…
Söz vermişti aziz milletine:
Çanakkale geçilmeyecek! Geldikleri gibi gidecekler! Yok başka yolu.
Yüce Türk Ulusu’na saygıyla…
Mehmet R Aşar, 24 Haziran 2025, Antakya
“Türk ordusunun bir birliği, dengini mutlaka yener; iki katını durdurur. Şimdilik bundan fazlasını istemiyorum. Çünkü fazlasını, milletimizin yaratılıştan sahip olduğu cengâverlik zaten sağlamaktadır.”
Mustafa Kemal

