Deneme,  Din,  Güncel - Aktüalite,  Toplum

Türkiye’de Cemaat ve Tarikatlar Sivil Toplum Kuruluşları Mıdır?

İslam’ın yayıldığı coğrafyada tarikatlar ilk olarak 12. yüzyıldan sonra görülmeye başlamıştır. Tarikat, Arapça’da “yol” anlamına gelir. Bu “yol”, tasavvufta Tanrı’nın doğrudan bilgisine götürdüğüne inanılan manevi yoldur. “Tarikat”, dinin zorunlu kurallarının yanı sıra, daha fazla sevap kazanmak maksadıyla zorunlu olmayan birtakım zikirleri ve güzel amelleri yerine getirmek isteyenlerin tuttuğu bir yoldur. Bu yolu tutanlara, dileyen ve isteyen anlamında, “mürid” ya da “derviş” denir. 12 ana tarikat süreç içinde artarak 400’lere kadar ulaşmıştır. Ancak tam sayıları kesin olarak bilinmemektedir; çünkü bazıları gizli ya da yarı gizli şekilde faaliyet gösterir. Dolayısıyla tarikat ve cemaatler, geçmişten günümüze hep tartışmaların odağında olmuşlardır. Resmi olarak devlet kurumları tarafından tanınmasalar da, bazıları vakıf veya dernek statüsüyle faaliyet yürütmektedir.

Ekonomik ve toplumsal hayat karmaşıklaştıkça ve dolayısıyla kentleşme arttıkça, tarikat ve cemaatler çok katmanlı bir yapıya dönüşmektedir. Bu yapılar yaşamımızın sadece dinsel alanında değil; ticaretten/ekonomiden siyasete, eğitimden sağlığa hatta toplumun en mahrem ve stratejik alanlarına kadar örgütlenmekte ve faaliyet yürütmektedir. Ülkemizde sinsice, gizlice adeta bir yılan gibi her yere sızan, daha sonra terör örgütü olarak adlandırılan ve darbe yapma cüretine bile kalkışan bir cemaat gerçeği (FETÖ) varken, yaşananlardan ders alınmadan bu yapılar kolaylıkla örgütlenmeye devam etmektedir. Bu örgütler, çok ciddi ekonomik güce dönüşerek paralel örgütlenme çalışmalarına hızla devam etmektedir.

Ülkemizde yasal bir zemini olmamasına karşın, cemaat ve tarikatların sivil toplum örgütü olup olmadıkları uzun yıllar boyunca tartışılmıştır. Gözlemlerimize göre süreç içinde (tabii bu yapıların ekonomide, medyada, eğitim sisteminde vb. alanlarda etkileri arttıkça) bu örgütlerin sivil toplum örgütü oldukları adeta genel kabul görmüştür! Oysa “sivil toplum örgütü” kavramını ve amaçlarını araştırdığımızda karşımıza başka bir tablo çıkmaktadır.

Sivil toplum örgütleri, kapitalizmin erken döneminde burjuvazinin tarih sahnesine çıkışıyla birlikte; devlete, krala karşı kendi haklarını korumak, kendine alan açmak, devlette ve toplumda, ekonomik hayatta daha fazla söz söylemek için burjuvazinin örgütlenmesiyle ortaya çıkmıştır. Konudan uzaklaşmamak için bu tartışmayı burada sonlandırarak asıl konuya geçmek istiyorum.

Sivil toplum kuruluşları (STK’lar), devlet yapısından ve kâr amacı güden özel sektörden bağımsız olarak çalışan (üçüncü sektör de denilebilen), toplumsal fayda amacı güden kuruluşlardır. STK’ların temel özellikleri aşağıda yer almaktadır:

1. STK’lar Gönüllülük Esasına Dayalıdır

  • Katılım genellikle gönüllülük esasına dayanır.

  • Üyeler ya da çalışanlar, çoğunlukla topluma hizmet etme isteğiyle katkıda bulunurlar.

2. STK’lar Kâr Amacı Gütmezler

  • Temel amaçları gelir elde etmek değil, toplumsal bir sorunu çözmek ya da bir ihtiyacı karşılamaktır.

  • Elde ettikleri gelirler, kuruluşun faaliyetlerinde tekrar kullanılır.

3. STK’lar Devletten Bağımsızdır

  • Devletin doğrudan bir parçası değildirler.

  • Ancak kamu yararına çalışabilir ve devletle iş birliği yapabilirler.

4. STK’lar Toplumsal Sorunlara Odaklanır

  • Eğitim, çevre, insan hakları, sağlık, kadın hakları, gençlik gibi çeşitli alanlarda faaliyet gösterirler.

  • Kamusal bilinci artırmayı ve çözüm üretmeyi hedeflerler.

5. Kurumsal Bir Yapıya Sahiptirler

  • Dernek, vakıf, kooperatif gibi yasal statülere sahip olabilirler.

  • Belirli bir tüzük, yönetim kurulu ve faaliyet planına sahiptirler.

6. Katılımcı ve Demokratik Yapıları Vardır

  • Kararlar çoğunlukla üyelerin ya da temsilcilerin katılımıyla alınır.

  • Şeffaflık ve hesap verebilirlik önemlidir.

7. Kaynaklarını Bağış ve Gönüllülerden Sağlarlar

  • Finansmanları bağışlar, sponsorluklar, proje hibeleri ve üyelik aidatları ile sağlanır.

  • İnsan kaynağı olarak gönüllülük büyük yer tutar.

Yukarıda değindiğimiz gibi, tarikat ve cemaatlerin sivil toplum örgütü (STK) olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hem hukuki hem de sosyolojik açıdan tartışmalı bir konudur.

Tarikat ve Cemaatlerin STK Sayılabilecek Yönleri:

1. Devletten Bağımsız Yapılar Olmaları:
Tarikat ve cemaatler, resmi devlet kurumları dışında örgütlenmiş yapılardır. Bu anlamda, STK’ların temel özelliklerinden biri olan “devletten bağımsızlık” ilkesini karşılarlar.

2. Toplumsal Etki ve Katılım:
Cemaatler ve tarikatlar, üyeleri arasında dayanışmayı teşvik eder, eğitim ve yardım faaliyetleri düzenleyebilir, toplumsal ilişkiler üzerinde etki yaratabilirler. Bu da STK’ların “toplum yararına faaliyet” özelliğiyle örtüşebilir.

3. Gönüllülük Esası:
Katılım büyük ölçüde gönüllülük esasına dayanır. Bu da STK mantığıyla uyumludur.

Cemaat ve Tarikatların STK Sayılamayacak Yönleri / Tartışmalı Noktalar:

1. Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik Eksikliği:
Tarikat ve cemaatlerin büyük bir kısmı resmi olarak tüzel kişilik taşımaz ve faaliyetlerini şeffaf biçimde yürütmez. Oysa STK’lar hesap verebilir olmalıdır.

2. Yasal Statü Sorunları:
Birçok tarikat/cemaat, dernek ya da vakıf gibi resmi bir yapı altında faaliyet göstermediği sürece, hukuki anlamda STK sayılmaz. Yasal olmayan ya da denetlenmeyen yapılar STK olarak kabul edilemez.

3. Toplumsal Baskı ve Hiyerarşik Yapı:
Bazı cemaat ve tarikatlar, bireysel özgürlükleri kısıtlayan, kapalı ve otoriter bir yapı sergilemektedir. Bu durum, STK’ların açık ve katılımcı yapısıyla çelişmektedir.

4. Siyasi ve Ticari Nüfuz:
Tarikat ve cemaatler bazen siyasi veya ekonomik çıkar ilişkileri içinde olmaktadır. Bu da toplumsal yarar ilkesini gölgelemektedir.


İnsanlar bir tarikata bağlanarak; ahlakını güzelleştirmeyi, kötülüklerden uzak durmayı ve arınmayı, tevhidin hakikatine varmayı, ihsan şuuruna ermeyi, Allah’a ulaşmayı hedefleyen usul, yöntem ve esaslar bütününü kapsayan tasavvufi yolları öğrenmeyi, dayanışmayı, paylaşmayı; kısaca “İnsan-ı Kâmil” (şeriat, tarikat, hakikat ve marifet itibarıyla tam ve ergin olan kişi) olmayı amaçlamaktaydılar.

Ülkemizdeki birçok cemaat ve tarikatın kendi izleyicilerini denetim altında tuttuğu, onları din dışı olarak kabul edilmesi gereken mucizelere (mucize, İslami terminolojide sadece peygamberlere atfedilir), kerametlere inandırdıkları ve dolayısıyla koşulladıkları gözlenmektedir. Günümüzde tarikat ehlinin bir ticaret erbabı gibi davranışlar sergilediği, bu örgütlenmelerin adeta bir holding gibi çalıştığı da görülmektedir.

Adeta babadan oğula geçen tarikat/cemaat yöneticiliği, üyelerinin/tabi olanların demokratik katılım yöntemleri işletilmediği için seçimsiz belirlenen yöneticiler arasında yaşanan ve zaman zaman şiddetle sonuçlanan post kavgalarını şaşkınlıkla izliyoruz. Üyelerinin/tabi olanların demokratik yollarla yöneticiliğe aday bile olamadığı ve seçilemediği yapıların sivil toplum örgütü olduklarını iddia etmek elbette doğru değildir.

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden emekli olan ve şimdilerde İstanbul Zaim Üniversitesi’nde çalışan Prof. Dr. İsmail Kara; cemaatlerin sivil toplum kuruluşu olmadığını ifade eder:

“Sivil toplum kuruluşu gibi gözükenler ya Ankara’nın yahut başka siyasi merkezlerin gölgesinde ve tahakkümündedir. Yarı resmi kuruluşlar demek daha doğru bence. Bizdeki üniversitelere, belediyelere, sendikalara, vakıflara, derneklere bakın, sonra da ne kadar sivil olduklarına karar verin.”
Kaynak: T24

Bazı tarikat ve cemaatlerin geçmişten günümüze bazı uluslararası istihbarat örgütleri tarafından kolaylıkla yönlendirildikleri de bilinmektedir. Dolayısıyla toplumsal ve ulusal çıkarlara aykırı hareket ettikleri de gözlemlenmektedir.

Tarikat ve cemaat örgütlenmelerinde ekonomik, manevi ve cinsel suistimallerin yaşandığı görülmekte; fakat gizliliklerinden dolayı birçok olayın yargıya yansımadığı kamuoyunun genel kanaatidir.

Sonuç olarak, dünyanın ve ülkemizin geçmiş deneyimlerine baktığımızda, gizli, hiyerarşik, denetimsiz veya siyasal amaç güden yapılar sivil toplum kuruluşu olarak kabul edilmez.

Ercan EROĞLU
Eğitim Bilimleri Uzmanı

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir