Fıkra

Mizahi Dersler

1. Boktan Anlaşma
Bir köyde ağa ile marabası şehre alışverişe gider. Yolda at bir güzel sıçar. Ağa gülerek döner marabaya:

— “Bu boku yersen atı ve arabayı sana veririm!”

Maraba az düşünür, sonra atı arabayı almak cazip gelir, dalar boku götürür. At ve araba artık marabanın.

Dönüş yolunda ağa kendi kendine düşünmeye başlar:
— “Ulan ben ne yaptım? Atı, arabayı verdik gitti!”

Tam bu sırada at yine sıçar. Maraba bir anda fark eder ki, köylü bunu duyarsa “Bok yiyen maraba” diye dalga geçecekler. Hemen fırsatı değerlendirip ağaya döner:

— “Ağam, bu boku sen yersen atı ve arabayı geri alırsın!”

Ağa düşünür, taşınır. Köylünün diline düşmemek için boku yer. At ve araba tekrar ağaya geçer.

Köye yaklaşırken ağa arabayı durdurup marabaya sorar:

— “Şehre giderken araba benimdi. Şimdi yine benim. Biz bu boku neden yedik?”

(İsrail – Arap savaşı da aynı… Şimdi anlaşma yapacaklarmış. İki taraf da düşünsün: ‘Biz bu boku neden yedik?’)


2. Dede ve Anal’dan Kullanım Talimatı
Bir dağ köyünde dede hastalanır. Gece vakti, şehir uzak. Muhtar telaşla doktoru arar:

— “Hocam, dede çok hasta, ne yapalım?”

Doktor:
— “Birini gönderin, ilaçları vereyim, kullanma talimatını da yollarım.”

Sabaha karşı iki atlı şehre varır, ilaçları alıp köye döner. Paketi açarlar, yazıları okuyup ilaçları sırayla dedeye içirmeye başlarlar. Ta ki son ilaca kadar…

Kâğıtta “Anal’dan uygulayın” yazıyordur.

Kimse anlamaz. Muhtar tekrar doktoru arar:
— “Hocam, şu mermi gibi olan hapı nasıl vereceğiz?”

Doktor:
— “Anüsten!” der ve telefonu kapatır.

Muhtar ve köylüler birbirine bakar, gene anlamazlar. Utana sıkıla tekrar telefon açılır.

— “Hocam… Anüsten dediğiniz neresi?”

Doktor artık sinirlenmiştir:
— “Ulan götüne sokun götüne!”

Muhtar kıpkırmızı olur. Millet meraklı gözlerle bakınca derin bir nefes alıp döner ve:

— “Doktor çok kızdı. Küfür etti. Şimdi ne yapacağız?”


3. Doktorun İçki Yasağı
Bir adam meyhaneye gider. Garsona:

— “Bana meze getir!”

Garson mezeyi koyar. Sonra sorar:

— “Ne içersiniz efendim?”

Adam gayet rahat cevap verir:

— “Rakı!”

Garson getirir, tam bardağı uzatacakken adam:

— “Yan masaya koy!”

Garson şaşkın:

— “Efendim, neden?”

Adam gözlerini kısar, garsona yaklaşır ve kısık sesle söyler:

— “Doktor bana içkiden uzak dur dedi de…”


4. Nalın-ı Şerif ve Dinozor Derisi
Ramazan’da kutsal emanetleri ziyaret zamanı gelmiş. İlk gün Süleyman Peygamber’in ‘Nalın-ı Şerif’i (terliği!) sergileniyor.

Kâbe’nin önündeki camekânda saklanan nalın önünde hacılar sıraya girmiş. Elleriyle dokunup dua ediyor, sonra yüzlerine sürüyorlar.

Ama bir problem var…

Cam o kadar yağlanmış ki içi görünmüyor!

Yıllardır burada olduğu söylenen terlik için bir hacı söylenir:

— “Dinozor derisinden yapılmış bu! Vallahi evrim falan yalanmış, terlik bile fosil olmuş!”


5. Bektaşi ve Cennetteki İçki
Hoca camide vaaz veriyormuş:

— “İçki içmeyin! Günah! Ahirette o şişeler boynunuza asılıp öyle dolaşacaksınız!”

Cemaat sessizce dinlerken bir Bektaşi seslenmiş:

— “Hocaaam, peki bu şişeler dolu mu, boş mu?”

Hoca kaşlarını çatmış, konuyu daha ağır göstermek için:

— “Dolu, dolu!”

Bektaşi gülmüş, keyifle geriye yaslanmış:

— “Hocaaam, desene orada da içki var! Ya heeey!”

Hayati Sarnık

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir