
Yeni Arkadaşlar Edinmek
Bir insanın uzun ömürlü arkadaşlık ilişkileri dikkatimi çeker hep. Sadece dikkatimi çekmez, derin derin üzerinde düşünürüm de. Böyle bir şeyin beni yönlendirdiğinin ve kendi ilişkilerime ayna tuttuğunun da farkındayım ayrıca.
Örneğin Eşim Zeynep’in, Hülya Çelik Korkmaz’la İstanbul Hukuk Fakültesi’nde başlayan, hiçbir bozulmaya uğramadan gelişerek süren arkadaşlıkları, bundan tam bir yıl önce bana kanser teşhisi konması ile birlikte özel ilgi alanıma girmişti. Yaşamam için ortaklaşa kurdukları savunmayı biliyorum. Hülya’nın Zeynep’le girdiği dayanışmanın karşısında hastalığımı unuttuğumu biliyorum. Keza iki Tıp profesörü Devrim-Volkan Dündar çiftinin benim için o süreçte yaptıkları… Sadece bu ilişkilerin seyircisi olmak bile yaşamımı anlamlandırır dedim. Ve yaşamak istedim. Anlatılsa anlatırım. Ama beceremem. Sadece düşündüm! Gece düşündüm, gündüz düşündüm… Nasıl olabilir böyle bir şey dediğim çok oldu. Kardeşler arasında böyle bir bağ olup olmadığını kendi kardeşlik ilişkilerimi gözden geçirerek düşündüm. Açıkçası kardeşlik ilişkilerinin bile boy ölçüşemeyeceği ilişkilerin tanığıyım demeye getiriyorum yetmişe bir kala ki ömrümde.
Kaybettiğim arkadaşlarımı andım hüzünle… Ergün Altun’u, Ayhan Rona’yı… Arkadaşlıkların, dostlukların kökleri derinlerde, iri gövdeli, uzun dallı, geniş yapraklı ve bol çiçekli ağaçlar gibi olmasını istedim hep… Bunun anlamlı bir emek işi olduğunu bilmenin coşkusuyla istedim.
Bugün iki yeni arkadaşla tanışıp, buluşma noktamızdan eve dönerken öyle çok düşündüm ki arkadaşlık ilişkileri üzerine. Kendimi arkadaşlık ve dostluk ilişkileri içerisinde şanslı saymama rağmen, büyük bir çoğunluğu mala mülke, makama mevkiye ve birtakım basit çıkara feda edilen insan ilişkileri gelip oturdu duyarlıklarıma ve birden bire içimi öyle bir yakmaya başladı ki, anlatamam!
Mutluyum bugün: İki yeni arkadaşım oldu çünkü. Buluşma yerine Mehmet Kılıç’la gitmiş, Çanakkale’ye yeni taşınan Zerrin Oktay ve diş hekimi kızının ziyaretine gelen Hülya Bayındır’la edebiyatın güzelliği içinde, edebiyatın kazandırdığı duyarlılıkla tanıştık. Edebiyattan, sanattan konuştuk kuşkusuz o birkaç saat içinde. Dünyayı, sanatı, edebiyatı ve insanı nasıl anlayıp, ne şekilde anlamlandırdığımız üzerine fikirler yürüttük karşılıklı… Dostluklar, arkadaşlıklar üzerine değerlendirmeler de yaptık… Ortak arkadaşlarımızdan söz etmesek yakışık alır mıydı hiç! Yelda Karataş, Sezai Sarıoğlu, Ufuk Saka… Adlarını anmadık yalnızca onların, telefonlar da iş gördü. Suat Özdemir, Ruhan Odabaş, Mahir Dönmez, Ömer Akın, Gülgün Çankaya ve daha pek çok isim vardı konuşmalarımız arasında yüzlerimizi gülümseten. Birbirimize kitaplar imzalamayı da unutmadık bu arada.
Bodrum’dan gelip Çanakkale’ye yerleşen Zerrin Oktay Türkiye Yazarlar Sendikası Çanakkale Temsilciliği içinde yerini alacak…İzmit’ten gelen Hülya Bayındır Çanakkale’ye her gelişte aramıza katılacak… Yine buluşacağız; sanatın, edebiyatın incelttiği dünyalardan konuşacağız. Dünyayı güzelleştirmek için baş başa, düş düşe vereceğiz yeri geldikçe. Edebiyatın, sanatın insanı iyileştiren özelliklerini öne çıkaracağız.
Sanat, edebiyat üstünden gelişecek ilişkilerin bulaşıcı olmasına özen göstereceğiz hiç kuşkusuz. Edebiyat etkinlikleri ile çoğalacağız. Birtakım çıkarlara, mala mülke, makama mevkiye ve bir takım basitliklere feda edilecek hiçbir yanımız yok. Ne onur!
Bilinmeli ki arkadaşlıklara şiirin, edebiyatın, sanatın, felsefenin karışması iyidir. Dünayda yalnız olmadığımız duygusu için de gereklidir.
Arkadaşlığın, dostluğun aynı zamanda bir sorumluluk olduğunu bilecek kadar yaş almış, deneyim sahibi dört insan olarak ilişkimizin uzun ömürlü, edebiyat ve sanat gibi kalıcı olmasını dilediğimizi de ayrımsadım eve vardığımda.
Günümü Zeynep’e ballandıra ballandıra anlattım. İkide bir soğuk algınlığı, hastalık vs yok bundan sonra, yoksa güzül buluşmaları kaçırırsın diye şaka da yaptım üstüne.
Hülya Bayındır’la ayrılırken konuşmamız şöyleydi: “Ağabey ben sanki sizi çok eskiden beri tanıyormuşum duygusu yaşadım.” Sanki sen küçükken ben gurbete çıkmışım ve bir daha memlekete dönememişim, kardeşimle ancak bugün burada buluşmuşuz şeklinde sözler söyledim onun sözlerine karşılık. İyi duygularla ayrıldık… Zerrin Oktay’la da öyle…
Yeni arkadaşlar edinmenin sevinciyle ülkemizin üzerine çöken karabasanlarla başa çıkmam gerekir diye tembihledim kendimi. Kitapların arasına çekildim sonra da.
Hayrettin Geçkin

