Deneme,  Güncel - Aktüalite,  Toplum

Dünya Kalır Mı

I

“Sultan Süleyman’a kalmayan dünya sana da kalmaz” sözü her insana aynı şeyi anımsatıyor mu bilmiyorum.
Sahiden de ne Sultan Süleyman’a kalmış bu dünya, ne Napolyon’a, ne şuna, ne buna!
Zalimleri de ağırlamış, halkının iyiliği için çalışan kimseleri de.
Krallar da göçüp gitmiş, köleler de.
Büyük insanlığın vicdanı olmuş insanlar çok yaşamamış! Nâzım, Deniz, Che…
Eline geçen olanakları insanların iyiliği için kullananlara da kötüye kullananlara da bir süreliğine ev sahipliği yapmış yalnızca.
Dünyanın geçiciliği şarkılara, türkülere, şiirlere, romanlara, öykülere, masallara ve daha nelere konu olmamış ki!

II

Şimdi de dünya zorda.
Dünyanın kendisi zorda!
İnsanın bu açgözlülüğüne, bu vurdumduymazlığına daha ne kadar katlanabilir ki?
Kapitalizm, insanın insanla kardeşçe, barış içinde yaşamasına, insanın doğayla bir sevgili yakınlığı kurmasına izin vermiyor. Bu onun özü, karakteri…
Uluslararası dev tekeller, silah tüccarları, maden şirketleri oluşturduğu merkezi iktidarlar ve işbirlikçileri aracılığıyla bu politikalarını gözü dönmüşçesine sürdürüyorlar.
Yalan makineleri, propaganda aletleri, ajanları, kuklaları daim devrede.
Bakın, Suriye’yi ne hâle getirdiler birkaç gün içinde.
Öyle ki istedikleri gibi şekillendirebiliyorlar dünyayı.
İstedikleri krizi yaratabiliyorlar, istedikleri bölgede savaş çıkarabiliyorlar.
Dünya ateşe verilmiş durumda.
Dünya zorda ve üstelik küçük bir azınlığın dışında dünyanın kimsesi de yok.
Doğaseverlerin, yaşam savunucularının ve “Başka türlü bir dünya mümkündür” diyenlerin dışında dünyanın kimsesi yok.
Onlar da olmazsa, o “şarabi eşkıyalar”!
Bu gidişle dünya kalır mı?
Dünyayı sona doğru yaklaştıran yalnızca insanın insana eziyeti değil.
Savaşlar değil yalnızca.
İnsana yaşam sunan su, hava, toprak, en genel ifadeyle doğa, yine insan tarafından bilinçsizce kullanıldığı ve kirletildiği için iklim krizleri çok yakıcı biçimde gündeme girmeye başladı. Bu alanda da kriz durmadan derinleşiyor. Buzullar çözülüyor, ekosistem dengesini kaybediyor. Felaketler pek çok yerde, pek çok biçimde kendini göstermeye başladı bile.

III

İki gün önce Çanakkale Ziraat Mühendisleri Odası’nda yaklaşık üç saati bulan bir etkinlik gerçekleşti. Etkinliği İda Dayanışma Derneği düzenlemişti. Konuşmacı Prof. Dr. Murat Türkeş’ti. Alanında dünyada birkaç kişiden biri Murat Türkeş! İklim değişikliği mücadelesi ve uyumun politik ekonomisi, BMİDÇS Paris Antlaşması ile diplomatik ve ideolojik boyutları ve gelinen nokta dâhil pek çok konuda anlaşılır ve etkileyici bir sunum yaptı. İşin geleceğe yönelik boyutları, ülkelerin hangi düzeyde ve nasıl sorumluluklar alması gerektiği konuşuldu, çözüm önerileri üzerinde duruldu. Sorular ve yanıtlar konuyu her yanıyla açığa kavuşturdu.

Bir şey gözümden kaçmadı ama: Acı duyarak anlattı bütün bunları Murat Türkeş. Sorulara sevgiyle yanıt verdi. Sık sık insanın dünyada olup bitenleri ve bunlara karşı alınması gereken önlemleri anlama ve bilme mecburiyetine getirdi sözü. “İnsan kardeşlerim, dünyanın sizden başka kimsesi yok,” demek istedi.
Salonda çok az sayıda insan vardı.
15, 20 kişi… O kadar!
Kendime küserek izledim Murat Türkeş’i.

IV

Etkinlikten çıkınca boynumu dünyaya doğru uzattım, gökyüzüne doğru daldırdım yüzümü. Boğaz’ı uzun uzun süzdüm. Kaz Dağları’na doğru bakamadım. O saatlerde orada ağaç katliamı sürüyordu.

Düşündüm, hak verdim: İnsanların böyle etkinliklere ayıracak ne zamanı vardı, ne Kaz Dağları’ndaki “vahşi madenciliğe hayır” diyecek halleri… Herkesin önemli işleri vardı çünkü.
Dünya bir başına dönüyordu.
Ah dünya dedim kendi kendime.
Dünya kimin umurunda!

Hayrettin Geçkin

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir