Deneme,  Felsefe,  Gündem Arşivi Klasikleri,  Tarih,  Toplum

Res Publica

Res publica. Kamusal mesele. Republik sözcüğünün kökeninde bu iki Latince sözcük var. Kamunun meselesi. Geçen yıl yüzüncü doğum yıldönümünü kutladığımız Cumhuriyetimizin kökeninde de bu iki sözcükte dile gelen devlet modelinden hareketle modernlerin geliştirdiği cumhuriyet fikri vardır. Modernler buna “halkın melesi” dedi. Bu nedenle Cumhuriyetimizin ilkelerinden birisi, “halkçılıktır”.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’ta, konferanslarında, konuşmalarında, yerli ve yerli olmayan basına verdiği mülakatlarda, yazılarında sürekli ve en çok vurguladığı ilke budur. Padişahlık rejiminde her şey keyfi bir şekilde bir kişinin ihtiraslarına göre belirlenmektedir. Ama bu keyfi belirleme tüm halkın kaderini ilgilendirmektedir. Bu nedenle kurulan Cumhuriyet buna son vermeli, halk bundan böyle kendi kaderini kendisi belirlemelidir.

Romalı devlet adamı, retorikçi ve felsefe tarihçisi Cicero’nun Türkçeye Devlet olarak çevrilen eserinin Latince orijinal adı “Res publica”dır. Bize bu fikir öncelikli olarak Fransız filozof Jean-Jacques Rousseau üzerinden gelmiştir. Ama Mustafa Kemal ve Cumhuriyetimizi kuranlar Rousseau’nun halkçılık fikrini dahi yeterince halkçı bulmazlar. Bu nedenle Cumhuriyetin ilk yıllarında “meclis hükümeti” denemesi yapılır. Fakat bu denemeden Batılı devlet yetkililerinin ve diplomatların baskısıyla vazgeçilir. Böylece bizde de, Karl Marx’ın modern devlet biçimini tanımlarken kullandığı “temsili devlet” kurulmaya başlar.

Modern cumhuriyetin yurttaşlık fikrini klasik Alman filozoflarından Imanuel Kant, her yurttaş her yurttaşın özgürlüğünden sorumludur diye tanımlar. Buna göre her bir yurttaş her bir yurttaşın özgürlüğünün gerçekleşmesinden, her bir yurttaşın yurttaşlık haklarının ihlal edilmemesinden sorumludur. Yurttaşlık erdemi bunu gerektirmektedir. Fakat çağdaş siyaset felsefecilerinden Ingeborg Maus, modern demokrasilerin sanki yeniden feodalleşme eğilimi içinde olduklarına dikkat çeker. Batılı demokrasilerde bile gittikçe daha çok tek kişinin sözünün halk iradesini belirleyen, parlamenter sistemin içinin boşaltıldığı, güçler ayrımının anlamsızlaşmaya başladığı bir döneme doğru ilerliyoruz.

Bizde son yıllarda sanki Cumhuriyetimiz hiç kurulmamış gibi davranılıyor. Cumhuriyetin 100. yıldönümü yerine “Yeni Türkiye Yüzyılı” tabiri terci ediliyor. Siyasiler, halk kavramını artık kullanmıyor. Yurttaşlık hakları 5 yılda bir seçime gitmekle eş anlama gelmeye başlamıştır. Ne bakanlar ne de Cumhurbaşkanı artık ne parlamentoya ne de halka hesap vermek zorundadır. Bakanların parlamentodan olması, yani halkın seçilmiş temsilcileri arasından atanması dahi zorunlu değildir artık. Kısacası uygulamada 20. yüzyılın başlarında kurulan Cumhuriyetimizin neredeyse adından başka bir şey kalmadı artık.

Bu durumda cumhuriyetçilik fikrinin geleceğini düşünmek zorundayız. Bana öyle geliyor ki, Cumhuriyetimizin geleceğini 20. yüzyılın başlarında kurulan Cumhuriyeti restore ederek kurtarmak artık mümkün değildir. Fakat Cumhuriyetimizin yarattığı değerleri korumak ve geliştirmek ile yükümlüyüz. Bunu nasıl yapacağız? Bizim kurduğumuz cumhuriyet sistemi de dahil olmak üzere hiçbir modern cumhuriyet sistemi yoksulluk, yani diğer adıyla “sosyal problemi” çözemedi. Yeniden kurulacak olan cumhuriyetin sosyal problemi çözmeye aday olması gerekiyor. Bu nedenle yeniden kuracağımız cumhuriyetin emekçi insanların daha çok söz sahibi olduğu “sosyal cumhuriyet” olması gerekiyor. Cumhuriyetimizin değerlerini gelecekte ancak bu şekilde koruyup geliştirebiliriz.

Prof. Dr. Doğan Göçmen

Not: ”Öncü Bizim Ayvalık” gazetesinde “Sorunsal” adlı köşemde yayınlanan yazımdır. 

Prof. Dr., Hamburg Üniversitesi’nde felsefe ve sosyal bilimler okudu. Dünyanın önde gelen üniversitelerinden olan Edinburg Üniversitesi’nde mülkiyet ve siyaset ilişkisini inceleyen bir yüksek lisans ve ahlak ve iktisat ilişkisini inceleyen bir doktora tezi yazdı. Türkçe, İngilizce, Almanca ve Rusça akademik yazıları yayınlanmış olan Doğan Göçmen’in Adam Smith üzerine bir İngilizce kitabının yanında “Modern Felsefe, Adam Smith, Hegel ve Karl Marx” adlı bir Türkçe kitabı yayınlanmıştır. Yakında yeni bir Türkçe kitabı daha yayınlanacak olan Göçmen evli ve iki çocuk babasıdır. Doğan Göçmen, 2012 yılından beri Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde felsefe dersleri vermektedir. Özellikle modern felsefe, pratik felsefe, Aristoteles, Adam Smith, Klasik Alman Felsefesi, Karl Marx, Husserl ve Wittgenstein çalışmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir