Edebiyat,  Kitaplar,  Şiir,  Toplum

Vahap Taş’ın Toplumsal Yaralar Adlı Şiir Kitabını Okurken

Şiir kitaplarını okurken bir şey daha yaparım: Şiir üzerine yazılmış üç beş kitap indiririm kitaplığımdan. Şiir kitabından birkaç şiir okur sonra da raftan indirdiğim kitaplardan altını çizdiğim bölümleri okurum bir kez daha. İlle de öyle ya da böyle bir değerlendirmeye girmem gerekmiyor okuduğum şiirler hakkında. Sevdiğim dizeler mutlaka vardır çünkü kitapta. Altını çizmeden de edemem zaten. Kitap hakkında bir yazı yazacaksam o dizeleri de katarım yazıma. Görüntüye gelsin isterim şairin yüreği az da olsa. Okumalara ara verdiğim sırada ise şiir üzerine düşündüklerimi gözden geçiririm.

Öyle yaptım Vahap Taş’ın şiir kitabını okurken de.

Toplumsal Yaralar adı, bir şiir kitabı adından çok, bir araştırma ve inceleme kitabı adını çağrıştırdı bende. Ama şairi tanıyorum; toplumun acılarını basmış bağrına. Çabası onlardan sevinçli bir şarkı yaratmak. Ve yaşanası bir dünya özlemine renk düşürmek. Bizleri de ortak etmek böylesi bir özleme.

“tedavülden kaldırsak kötülüğü” (S:13)

Kemal Özer: “Dünyayı yaşamı sürekli bir kavga olarak niteliyorsam, şiiri de artık bu kavganın bilincini vermekle yükümlü sayabilirim. Örneğin şöyle diyebilirdim: içinde bulunduğumuz durumun, yaşadığımız olayların, düşlediğimiz geleceğin ne olduğunu, nasıl olacağını sezdirmeli, giderek kavratmalı şiir. Bu yüzden güncel olanı yakından izlemeli. Somutlamalı güncel olanı. İnancı, umudu, aydınlığı, yarını, arkadaşlığı, cesareti soyut kavramlardan çıkarıp somut karşılıklarına ulaştırmalı. Şiir kavganın bir parçasıdır. Şiir kavganın yüreğinde yer alır, yüreğidir. Çünkü insanın yüreğidir.”

“cennet de biziz, cehennem de biz” (S:24)

Katılıyorum Kemal Özer’in bu söylediklerine. Ama bunlara katılmak şiirin, bir üst dil işi olduğunu da bilmeyi gerektiriyor. Gündelik dilin uzağında bir dil, bir öte dil olduğunu… Başka türlü söylenecek olursa, bir gerçekliği doğrudan anlatmayan imgelerin, çağrışımların dilini…

“gençliğim olmadı ki benim
bir evreydi hiç yaşamadığım gelip geçen” (S:38)

Bıktım şairlerin kendilerini anlatmasından diyen kimdi? Ama şiir dili, aynı zamanda “ben” üstünden ilerleyen bir dil. Bence şairler bu yaklaşım üstünden eleştirilmemeli. Şiir “ben” üstünden kurulmaya yazgılı biraz da çünkü.

“sol elimde iki kitap
biri şiir
biri hayat” (S:47)

Okuduğum şiir kitapları bana dil tadı versin istiyorum daha çok. Beni bilinenlerin, söylenenlerin ötesine götürsün, sonsuzla aramdaki mesafeyi kaldırsın istiyorum en çok da.

“putlara baş kaldırdım
bütün tanrılara
ilahlara
ve de insanlıktan yoksun devletlere (S:58)

Sözcükler büyülüdür. Ama her şiir bu büyüyü ortaya çıkaracak yetkinlikte olmuyor doğal olarak. O yüzden kim ne yazarsa yazsın öncelikle denemedir. Bu büyüyü yaratan metinler ancak şiir olabilmekte. Büyülenip büyülenmemek kişiden kişiye göre değişir. Okurluk da yetkin olmayı gerektirir çünkü.

“karlı bir İstanbul akşamı gibidir ruh halim” ( S:76)

Bir şiir bende, şairinin çok şiir okuduğu duygusu da yaratmalıdır. Çok şiir okuyan şair düşsel, düşünsel, tarihsel, psikolojik, sosyolojik ve politik bakımdan okumalardan geliyordur çünkü. Belli bir altyapı edinmiştir kendine. Aşk bilgisi, doğa bilgisi, insan bilgisi onda gelecek bilgisi olarak somutlanmaya başlamıştır bir yandan da. Onu az çok bilge kılmıştır.

“çocuk yaşta evlendirilen gelin
geliştirilmemiş ülkede çocuk asker” (S: 73)

Bir gerçeklik de şudur: Şairler eksiklikleri üstünden konuşan kişilerdir, “ben” üstünden konuştukları kadar. Tamamlandıkça yarım kalırlar. Onları bilge kılan bu tamamlanamama halidir. Ki bu durum şairlerin havzasıdır da aynı zamanda. Dünya tamamlanamamıştır, bir taslaktır her şeyden önce. Şairler dünya ile bu özellik yüzünden benzeşirler. Uyum ve aykırılıkları diyalektik bir bağa dönüşür bu yüzden.

“siyahım
kırmızı
sarı
beyazım ben
ya da bunlardan herhangi birinin tonuyum
ne farkeder ki” ( S:121)

Vahap Taş Toplumsal Yaralar adlı ilk şiir kitabıyla çıktığı şiir yolculuğunda bu söylediklerimi içselleştirecek bir arkadaş. Çünkü çok okuyan, düşünen, kendini yenileyen ve de eleştiriye açık bir arkadaş. Diğer yandan dünyada olup bitenler karşısında yalnızca kendisini algılama kolaylığına düşmeyen bir kişilik. İnsandan, gelecekten yana duyarlı yürek. Kitabından alıntıladığım dizeler bu değerlendirmemi güçlendirmek için.

Vahap Taş biliyor ki yazmak eylemi yazdıkça gelişecek bir edim. Kendisi de bunu yapıyor zaten. Yolculuğu kolay gelsin.

(Toplumsal Yaralar, Vahap Taş, Şiir, Artshop Yayıncılık 2023, 134 sayfa)

Hayrettin Geçkin

Siz de fikrinizi söyleyin!