Deneme,  Toplum

Satın Alınmış Cehalet

Bir gün Kemalist İlkay ile mesajlaşırken “Dünyamız kadar dilimiz dönüyor, Dünya bilgimizce konuşuyoruz; dahası galaksiler ve evrenler var. Başka canlılarla ilerde muhakkak karşılaşacağız ve bu evrende bir nokta küçüklüğünde olan gezenimizce çok cahil olacağımızı fark ettim; bu sebepten, büyük bir cehalet duygusunda boğuluyorum.” diye yazmaz mı, ardından derin bir düşünceye daldım…

Bir yandan yaşamını çağdaş bir kadın bilinciyle sürdürmeye çalışırken; onun kendisini bunca cahil-cehalet içerisinde yorumlaması beni derinden etkiledi…

Birkaç saat sonra belleğimde tüm konuşmamızı yorumlarken şunu anladım: Bizler iletişim çağında yaşayan insanlar olarak , özellikle de Dünya tarihinin son yüz yılı bireysel ve beyinsel gelişimimizi onarılmaz biçimde boğdu.

Savaş sanayisinde büyük buluşlar yaptı. İlaç sanayisi pazar odaklı büyüdü… İnsan insanlığı acımasızca öldürmek için inanılmaz boyutta değişime uğradı. Silah insanı yok ederken, günlük yaşamımızda olur olmaz kullandığımız kimyasal kökenli ilaçlar hastalığımızı sağaltırken başka türlü bir hastalığa kapı araladı.

Günümüzde olağanlaşan o kadar çok hastalık tanımlaması var ki! Alzheimer, Demans, Sara, Kanser…

İnsan doğadan koptukça yaşam değerleri düşüşe geçiyor. Su kıyısına kondurulan yapılar, altın-gümüş ve bunun gibi uğruna yokedilen ormanlar ve beraberinde ekolojiyi çok olumsuz etkileyen sebepler…

İnsanlık çağcıl konutlara olağanüstü paralar verip satın alıp yaşarken; daha doğrusu yaşadığını sanırken özünde cehaleti de satın alıyordu!

İletişim aygıtlarının bolluğu, kablolu TV’lere ödediğimiz izleme ödeneğiyle de cahilliğimize ekleme yapıyoruz ayırdında olmadan.

Bilmiyorum ayrımında mısınız; artık annemizi, babamızı, evlatlarımızı özlemiyoruz. Onları görmeye gitmiyoruz. Telefon aracılığıyla ardı ardına dizilerde geçen sözcükleri, tümceleri aktararak onları ve de kendimizi mutlu kıldığımızı varsayıyoruz!

İkincil olarak, bunca söz döngüsü içerisinde soluğumuz kesiliyo : Ayırdında mısınız? Kendimizi sakinleştirmek için bağımlığa elimizi uzatıp ağzımıza bir hap atıyoruz!…

O denli çok ‘OBLAMOV’laştık ki; artık insanlık insanlaşamaz.

Platon’dan günümüze (siyasal bağlamda) varsayılan gelişme özünde hiçte anıldığı gibi değil.

Sokakta, parkta, herhangi bir cafede gözlemde bulunduğunuz zaman şunu görme olanağınız var: herkes aynı biçimde giyiniyo , daha da kötüsü hepimiz aynı anda eşdeş tümceleri kutluyoruz… Başka bir dünya kurabilir miyiz? Vakit artık çok geç!

Satın aldığımız cahillik ve cehaletle yola devam… Dizilerdeki Dünyanın içinde kalalım. Uslamlama ile boğuşurken zamanı kaçırmayalım.

Yaşasın hedonizm.

Orangutanlarla aramızdaki tek fark, bizler onlardan birkaç yüz daha çok sözcükle konuşup kendimizi anlatıyoruz!

Sevgili Kemalist İlkay’dan almış olduğum esinle ona burada teşekkürü bir borç bilirim.🙏

 

Anıl Güven

Islak Bir Sabah

Siz de fikrinizi söyleyin!