Duydum ki İlkay Hanım İle Cengiz Bey benim 3 kuruşluk uyku zevkime göz dikmişler. 24 saatlik zaman diliminde altı üstü 7 saat uyumuşum, o da gözlerine batmış.
Neyse ki yaratıcımız, gecenin ıssız karanlığında sıkılmayalım diye! Senaryosunu kendimizin yazıp oynayabileceği çok efektli görsel şölen hazırlamış. Sınırsız hayal dünyası bize her türlü imkanı sunmakta..
Benim kıymetli uykumun en değerli anları rüyalar; din alimleri, psikiyatr, psikolog, sosyolog ve nörologlar açısından önemli çalışma alanlarıdır.
‘’REM (Derin uyku fazı) Hızlı Göz Hareketi (REM) uykunun standart bir evresidir ve bu evrede gözler hızlı hareket eder. REM uykusu ergen insanlarda tüm uykunun yüzde 20-25’ini kapsar, bu da bir gecelik uykunun 90-120 dakikasına eşittir. REM uykusu sırasında rüyada hareket edilse de vücut hareket edemez, yani vücut geçici ‘uyku felci’ haline geçer.’’Diye açıklamış bilim insanları.
Rüyalar geleceğin mi, yoksa geçmişin mi habercisidir?
Hemen hemen bütün doğu dinlerinde rüyalar, Tanrı’dan haberler anlamı taşır. Eski çağlarda ise, ruhun bedenden ayrılması olarak algılanmıştır. Örneğin, Eski Mısır kaynaklarında rüyalar, gaybtan haberler olarak yorumlanmıştır.
‘’Eski Yunan, Roma ve Yahudi medeniyetleri, Asur ve Mısırlıların rüya yorum metotlarını almışlardır. Modern fizikte atom fikrinin babası Demokritus (M.Ö. 460-370), rüyaların dış dünyadaki diğer ruhların açık deliklerinden bedene girmesi ile meydana geldiğini söyler. Bugün dahi insan tabiatına dair yazdığı eserlerle bilinen Yunan filozofu Plutarch, “Symposiac” adlı eserinde rüyâlardan bahseder.’’İbrahim Türek,Rüyâlar,s.12,13
Gece boyunca, en az 4 ila 7 arası rüya görüyoruz, peki; neden hepsini hatırlamıyoruz?
Özellikle alarmlarla uyandığımız şu çağda en son rüyamızı bile hatırlamadığımız oluyor. Yapılan bilimsel çalışmalara göre duygusal anlamda etkilendiğimiz rüyaları hatırlama oranımızın daha yüksel olduğunu ortaya koymuş. Tabi birde uyanmak üzere olduğumuzda beynimizin kayıt etme sürecine girdiği söyleniyor.
‘’ Kaliforniya Teknoloji Üniversitesi’nden araştırmacılar ise Neuron dergisinde yayımlanan çalışmalarında belleğin oluştuğu ve daha sonra depolandığı bölgeler arasındaki bağlantının, uykunun rüya görülmeyen kısmı olan yavaş dalgalı uyku evresinde (SWS) gerçekleştiğini, REM evresinde ise sinir hücreleri etkin olsa da iletişimlerinin uyumlu olmadığını gösterdi. Bu, rüyaların bellekte depolanmadığı anlamına gelebilir.’’
Freud ise rüyalarımızın geçmişle bağlantılı olduğunu öne sürüyor. Freud, gibi bir dehanın araştırmaları oldukça değerli… Meraklısı için Sigmund Freud’un Rüyaların Yorumu adlı kitabı da tavsiye edilebilir.
Rüyalar denince aklıma ilk gelen ise, eskilerin birkaç batıl söylemi. Mesela, bir inanışa göre rüyanızı ilk kime anlatırsanız, onun yorumu geçerlidir. O yüzden, negatif karakterli insanlara rüya anlatılmaz gibi.
Tabi, bu yorumun gerçek olacağı anlamına gelmese bile, rüyanızı anlattığınız kişinin psikolojisi ister istemez size yansıyacaktır. Yani, gerçek olsa da olmasa da bu tip insanlara anlatmamak en iyisi.
Örneğin, rüyanızda Ölmek:
Freud’a göre: Başkalarına karşı suçluluk duygusu.
Din alimlerine göre: Ölen kişinin ömrünün uzun olacağı.
Komşu Teyze’ye göre ise: Sıkıntılarınızın habercisidir, tabi komşu teyzeniz az biraz insaflıysa, bu sıkıntıların bitişi anlamına geldiğini de söyleyebilir. Yine de siz siz olun, rüyalarınızı Psikiyatristinizden başkasına anlatmayın.
Bu yazı boyunca beynimde dönüp duran, ”Rüyalar gerçek olsa” şarkısı için Emel Sayın’a da teşekkür etmeden geçmek olmaz… 🙂