Deneme,  Edebiyat,  Gundem Arşivi Klasikleri,  Kategorisiz,  Tarih,  Toplum

Kara Tren

Anadolu’nun güzîde ilçelerinden bir köyünde dünyaya gözlerimi açtım. Babam bu köyün tren istasyonunda hareket memuruydu, dolayısı ile çocukluğum hep trenlerin içinde geçti. Aras Nehri’ne yakın olan bu tren istasyonunda 8 yıl yaşadık (1981-1989). Bu istasyonda çocukluğuma dair birçok anı hatırlıyorum.

İstasyonun üstündeki lojmanda oturuyorduk, lojmandaki komşularımızdan, istasyonun bitişiğindeki lojmanda hatta, istasyonun 200 mt. sağında ve solunda da lojmanlar vardı ve hala o güzel insanları ve o güzel insanlarla geçen güzel anılarımı çok iyi hatırlıyorum. Bir lojman ise köylerden gelen yol işçileri için baraka olarak hazırlanmıştı ve onlar kalıyordu.

Trenleri ilk kez bu istasyonda tanıdım. Bu trenler müthiş gürültü çıkaran buharlı lokomotiflerdi. Hala ilk gördüğüm zamanlardan beri beni benden alan büyük oyuncaklar.

Babamın bazen gece nöbetleri bazen de gündüz mesaileri olurdu. Gece nöbetlerinde bazen beni de aşağı indirirdi ve masanın üstünde onunla beraber uyurdum. Gecenin bir yarısı mors alfabesi ile trenleri bir sonraki istasyona sevk etmeye yarayan maniple makinesinin tıkırtısına uyanırdım. Bu makinenin yanında ise manyetolu bir telefon vardı. Telefonun yanında bir kol bulunuyordu ve bu kolu çevirerek babam trenlerin sevk edildiği ana merkezle konuşurdu.

Bu istasyondan şeker pancarı ve kömür sevkiyatı da olurdu; vagonlar dolusu kömür ve şeker pancarı. Bu vagonları hep buharlı lokomotifler çekerdi; o zamanlar dizel lokomotifler az olduğu için pek göremezdim. Bu lokomotiflerin makinistleri beni çok severlerdi; Kara Oğlan diyorlardı bana.

Ne zaman bir buharlı lokomotif gelse, ben hemen makinistlerin yanlarına yanaşıp, “Amca yere kül dök içinden yanmamış kömürleri toplayıp anneme götüreceğim, ocak yakacak” derdim ve onlar da beni kırmazlardı. Hemen külleri dökerlerdi. Tren gittikten sonra ben küllerin başında küllerin soğumasını beklerdim, soğuduktan sonra yanmamış kömürleri seçip küçük avuçlarıma doldurarak bir avazda yukarı çıkarırdım. Canhıraş bir kapıyı çalardım, kapıyı açan anneme sanki büyük bir iş yapmışım gibi böbürlenerek avuçlarımda ki kömürleri uzatırdım.

Elektrik ve su yoktu burada; istasyonun yanında ki kuyudan suyumuzu alırdık. Kara trenler de sularını bu kuyu vasıtasıyla temin ederlerdi. O günler hafızamda güzel bir anı olarak mâzide kaldı.

Günümüzde insanların eskisi gibi tren gelişlerinde heyecanlanmadıklarını görüyorum. Eskiden trenler için türküler yazılır ve çok başka dünyaların yolculuğu insanları da heyecanlandırırdı. Eskiden bir tren, bir umut demekti.

Tren gelir, hoş gelir… Trenin gelişinde sevdiği birini gören, bu türküyü içinden mırıldanmıştır muhakkak. Trenler eskiden sevdiklerimize ulaştıran bir araçtı.

Gidip de dönemeyenlere, Kara Tren türküsü…  Sanki kara haberler, kara bir trene dolardı bazı zaman. Kararlı bekleyişler istasyonlarda son bulmazdı.

Kara Tren… O eski lokomotif, nostaljik görüntüsünde kendini seyirde bırakırdı.

 

Yazıyı sesli okumak isteyenler için:

Siz de fikrinizi söyleyin!