Derdi,
Zamanın behrinde…
Çocuk ömürlülüğümün,
O, masum
O, dupduru güzelliğinde…
Eski ömürlü, güzel yürekli sevgili canlar;
O, sıcacık
O, sevecen
Yüreğimi ısıtan içtenlikli sohbetlerinde;
Üstelik görmüş geçirmişlikleri ve dünyayı, insanı sevmişlikleriyle!…
”-Çivisi çıktı dünyanında, insanlığın da…” diye…,
Ki
O günler, bu günlere bakınca ”Nur alem nurdu” üstelikte!…
Ayağa düşmemişliğinde henüz bazı değerlerin,
Oysa, şimdilerde…
Paspayelleşmenin doruklarına erişilmişliğinde bugün,
İnsanlık adına ve insani ilişkilerde,
Yerle yeksan olmuşluğundayken çoğu güzelliklerin,
Halin böyleliğinde;
”Haklıymış eskiler” dedirtiyorsa
Dünyada olup bitenlerle, insani ilişkiler…
”Gelenin gideni aratırlığında”, duyarsızlıkların alıp başını gitmişliğinde;
Sapla samanın karıştırılmışlığında,
Yoz ilişkilerin kol gezmişliğindeki günümüzde;
Hele ki prim yaparken asalaklıklar, yağdanlıklar, haysizyetsizce yalakalıklar
Haysiyet cellatlıklarına soyunmuşluklar da
Kulun kula, kuyu kazmışlıkları alkışlanıyorsa,
Çek, ipini çek;
Hem, dünyanın
Hem de
Kendini, hergelede imam eşeği sayanın!…
Ar, edep, haya kalmamışsa;
İnsanlığın, alıp da başını dağa çıkmışlığında,
Katlediliyorsa ulu ortalıklarda,
Canlar, ruhlar ve duygular hayasızca, ar damarının çatlamışlığında;
Terkedilmişse bir eski sevdalı gibi,
Kadirşinaslık, ahde vefa, sadakat, saygı ve hürmet…
Tahammülün enayilik sayılmışlığında,
Çamura belenip, dibe vurmuşluğunda faziletin;
Sözde insanın, insana reva gördüğü bitmeyen soysuzluğunda,
Namus sıkışmış ve sıkıştırılmışsa sadece apış arasına;
Vicdanların terketmişliğinde yürekleri, ruhları, bedenleri
Galebe çalıyorsa hayvana bile özgü olmayan soysuzluklar,
Geçiliyorsa ailelerde öz be öz çocukların ırzına,
Tüyü bitmedik yetim hakları yeniyorsa,
Devlet suyu deniz, içmeyen domuz anlayışsızlıklarında,
Çarçur edilirken soysuzlarca nimetler,
Açlıktan ölüyorsa öte yandan naçarlığında bedenler,
Karanlığın ve korkunun imparatorluklarının zulümünde,
Korkuların, vesveselerin yüreklere, beyinlere dalga dalga
Karabasanlıklarda, yayılmışlığında
Düşüyorsa inancın, umudun ve yaşama sevincinin kaleleri bir bir…
Değil dal-budak salmışlıklar, bedenlerde, yüreklerde, beyinlerde kök salmışsa
Kölelik ve zulme başkaldıramama onursuzluğu…
Almış yürümüşlüğündeyse insanın insana kulluğu,
Egemen olmuşsa evrene, insana, insanlığa…
Sömürüyle riya arsız arsız sırıtışları da aşıp,
Kana doymayan vampirliklerin azgınlığında…
Arsız arsız ve saldırganca ölüm kusuyorsa, kan kusturuyorsa insana
Peynir gemileri yüzdürülüyorsa hala, laf okyanuslarında
Kör döğüşlülüklerde,
İnsanın insanı gırtlaklamalara soyunmuşluğunda,
Unutularak,
Mahkemenin, kadıya mülk olmadığı!…
Çivisi çıkmıştır, gerçekten.
Hem bu obur dünyanın
Hem de
Kendini fasulyeden nimet sayanın,
Bakmadan kendilerindeki ayıba, karaya, lekeye
Sütten çıkmış ak kaşıklıklara öykünmüşlükle;
Ortalalıklarda, kurum kurum kurumlanarak dolanıp duran
Namus kumkumalarının, ahlak fukaralarının;
Çek ipini, çek!…
Çivisi çıkmışlığında,
Değil, Karun’la Muhteşem Süleyman’a
Kimselere yurt olmayan dünyanın da
İnsanlığını unutan, insanlığın yüz karası insancıklar güruhu;
Hilkat garibesi, iki ayaklı yaratıkların da
Hele ki
Nokta kadar çıkar için,
Virgül kadar eğilmemeyi kendine şiar edinmişliğin saygısıyla;
Minnetin ve gebeliğinde yoksa ikiyüzlülükle, madrabazlığa
Çek ipini, çek.
Çirkeflerle, çirkefliklerin layığının kubur olduğuna inanmışlığınla,
İki ucu b*klu değnekliğiyle,
Kirletmesin diye daha çok elleri ve evreni;
Kır, at direklerini, ki zulmün sırçadan sarayları çöksün tepelerine.
Dünyanın ve hilkat garibelerinin ipini çekmişliğinle,
Ver dersini ver, evrene ve insana yararsız
Kerameti kendinden menkullerin dersini,
Onu çoktan haketmişlikleriyle…
Özcesi,
Çıkmışsa çivisi dünyanın ve insanın…
Durma ve korkma asla;
Çek ipini çek, yerle yeksan olsun
Sırçadan saraylarıyla beraber asalaklar güruhu da!…
Mualla Sezgör YASSIBAŞ