Çocuk Gündemi,  Ebeveyn,  Tarih,  Toplum

Yüce Türk Milletin Vefakar, Asil Kadınları

Bir gün mutlaka, diz çökülerek gerçek değeriniz sizlere altın tepside sunulacaktır. Türk erkeğinin sözü olsun…

“(… Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştamal veya buna benzer bir şeyler sararak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere tutarak yumulur. Bu tavrın manası neye delalet eder?
Medeni bir millet anası, bir millet kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir?
Bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır …) (1)

“(… Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
Dünyada hiç bir milletin kadını “Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim,” diyemez! …)” (2)

Atatürk’ün bu sözlerini, on yıllar öncesinde söyledi. Çünkü çağdaş, demokratik ve laik bir Türk toplumunu hedefleyerek, kadınların sosyal ve kültürel alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde, çalışma hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olmasını istemişti.
Ama şimdi; Atatürk’ün bu meşalesi ne yazık ki yıllar içerisinde karartılmaya devam ediyor. Hakları ellerinden alınarak kadını, eve kapaması istenen bir varlık haline getirilme zihniyeti devam ediyor.
Hala; ülkemizde dünyanın bazı yerlerinde olduğu gibi okuma yazma bilmeyen büyük çoğunlukta kadınlarımız var!
Hala; yurdumuzda Doğu ve Güneydoğusunda yaşayan kadınlarımızın büyük bir bölümü Türkçe dahi bilmemektedirler.
Hala; erkek egemenliği ortamında haklarından bihaber olan bu kadınlarımız, sadece üreme makinesi olarak görülmektedirler.
Hala; çağdan ve çağdaşlıktan koptuğunun farkına bile varamayan kadınlarımız var!
Evet, modernleşmeyi seçen bazı kadınlarımız, kendilerini değiştirebilmişlerdir. Ancak bilinmelidir ki; hala günümüzde çarşafı, peçeyi, türbanı özendirme adına kırsal kesimlerde, kafasını örten bazı kadınlara aylık bağlanıyor ve de maddi yardımlar yapılıyor. Arabistan’dan Tırlarla kara çarşaflar getirtildi. Bir kısmı Ümraniye, bir kısmı da Fatih İlçelerine dağıtıldığını bilinmekte. Kadıköy’ün göbeği Bağdat Caddesi’nde çarşafla dolaşacak kadınlarımıza saati 20 TL ödeme yapılmaktadır!
Ne yazık ki bu onursuz uygulama; kocası işsiz kalmış, ailesi yokluk içinde yoksulluğa itilen ve sadakaya alıştırılan, şehirli eğitim görmüş kadınlarımız tarafından çaresizce ve kabul görmüştür. Çünkü genç yaşlarda gencecik güzel bazı kızlarımızın da bu nedenden ötürü baskı ve maddi imkânsızlıklar altında çarşafa bürünenlere, örtünenlere aramızda  şahit olanlarımız vardır.
Ders kitaplarından tarihimizin gerçekleri çarpıttırılarak, yerine uydurma hikayelerle müfredatımız tahrip edilmiş, Türk çocukları öz kültüründen uzaklaştırılarak kaderine bırakılmışlardır.
Kadınlarımız; Osmanlının Halife döneminde, Arap milliyetçiliği İslamiyet’in de etkisiyle, kültürel ve siyasi haktan mahrum edildiklerini, nüfus sayımlarında sayılmadıklarını, evlenme ve boşanma ve miras işlemlerinde ikinci planda olduklarını, yüzlerini peçe ile örtmelerinin kanunlarla mecbur tutulduklarını bilmelidirler.
Oysa Eski Türk Devletlerinde kadınların aile hayatında, mirasta, devlet yönetiminde hak sahibi olmaları, örf ve adetlerde, kanunlarda mevcuttu.
Cumhuriyetimizin Medeni Kanununun ve kadın haklarının onlara ne gibi güvenceler getirdiklerini öğrenmeleri gerekmektedir. Erkek egemenliğinin hüküm sürdüğü zihniyetlere rağmen, en çok da ümmetçiliğin ve şeriatın kadınlarımızdan, dahası ulusumuzdan neler götüreceğini bilmesi gereken de ilk kadınlarımız olmalıdır.
Bu nedenle; kadınlarımıza kucak açmalı, aydınlanmasına destek olmalıyız. Kadının var olmadığı bir Türkiye karanlıklara gömülür, ışığa hasret, diktatörlere biat eden, bir toplumlara döneriz ki; TÜRK KADINI ESARETİ ASLA KABUL ETMEZ!

Atatürkçülüğün bir dinsizlik olduğu kavramı yaygınlaştırılarak Türkiye’nin ikinci bir İran olması isteniyor. Dini inancından ötürü örtünen veya baskı ile örtünmüş olan vatandaşlarımıza, birlikte kucak açarak bu kara günleri el ele vererek atlatacağız yine. Atatürk’ün açtığı ufukta nice kadın pilotlarımız, bilim, ilim kadınlarımız oldu. O değerlerin yok olmaması için bugün birlikte olmalıyız. Yok edilmek istenen kadının yanında olmalıyız. Unutmayalım ki herkesi doğuran kadındır ve gözümüzün gördüğü her şey kadının eseridir.
Ona önce insan demeliyiz. Gerisi teferruattır.
Atatürk’ün kendilerine verilen hakları öğrenmiş olmaktan yoksun kalmış bu kesim içerisinde, giydikleri kara çarşaflara rağmen, beyinleri aydınlık olanlar muhakkak vardır. Onlara önce iş, aş verilmeli insanca yaşamı sağlanmalı sonra da Atatürk’ün ışığında, çizdiği medeni izde yürümeleri sağlanmalıdır ki insanlığın yaşanabilir bir dünyası olsun.

Hiçbir gücün karanlığı, Atatürk ışığında barınamayacaktır.
Çünkü ışık geldiğinde, karanlık yok olur!

TÜRK ERKEĞİNİN ÖNCÜSÜ SİZ KADINLARIMIZ; YANIMIZDA, YA DA ARKAMIZDA DEĞİL, ÖNÜMÜZDE YÜRÜMELİSİNİZ!
SİZLER GİBİ GÜZEL GÜNLERİNİZ YAKINDIR…

Mehmet R. Aşar

Dipnotlar:
1. 31 Ocak 1923, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. II, 2. baskı, Ankara 1959, 85-86.
2. 17 Mart 1923 Tarsus:

Siz de fikrinizi söyleyin!