Deneme,  Ebeveyn,  Edebiyat,  Güncel - Aktüalite,  Siyaset,  Tartışma,  Toplum

Su başında

Dedim komşu, kuşkusuz adalet istiyoruz, demokrasi istiyoruz… Hukuk olsun, insanca yaşam olsun. Doğamız talan edilmesin. Kurdun kuşun yuvası bozulmasın. Devlet yönetimi içinde mafya at koşturmasın. İşi gücü olsun herkesin. Gelecek korkusu yaşamasın. Açta açıkta kalmasın kimse… Demez mi; “Bu açgözlülük de ne! Bunların hepsini birden mi istiyorsunuz?”

Komşum ile su başında karşılaştık. Güler yüzlüdür komşum! İçtenlik doludur, sevinç doludur, espri doludur… Onu ne zaman görsem içim ısınır, yalnızlığım geçer. Emeği de az değil üstümüzde.

Dedi; “Komşu suyumuz akıyor, partimiz iktidarda!” Dedim, ne isteriz daha! Aramızda bir kahkaha kopması için söze böyle başladığı belliydi komşumun.

Koptu da nitekim.

“Gülersiniz tabii!” dedi ve sürdürdü sözünü; “Biz kökünü kurutmaya çalışırken, siz ‘demokrasi’ diyorsunuz hâlâ, ‘eşitlik’ diyorsunuz; ‘hukuk, özgürlük, adalet’ diye tutturuyorsunuz. Ha bir de barış vardı istekleriniz arasında öyle ya! Amma da inatsınız, ne korku, ne gözaltı, ne ölüm; vazgeçiremiyoruz bir türlü.”

İkimizden yayılan kahkaha ortalığı iyice ısıtmıştı. Suya, havaya karışmıştı bir kısmı.

Dedi; “Komşu gülüyoruz ağlanacak halimize!”

Çarlık Rusyası’na dair bir öykücük anlattım ona! Orada, su başında: Nodar Dumbadze’nin Güneşi Görüyorum adlı romanında geçer. Sanırım Gorki’nin Ana’sı ile eş zamanlı olarak okumuştum onu da… Gençlik yıllarımdı.

Adamın biri, bir şey anlatınca ya da bir şey dinleyince başlarmış gülmeye. Yine böyle bir anda karşısındaki; “Kardeşim ne bu hal? Her şeye gülüyorsun sen de.” diye çıkışınca; adam gülme krizleri içinde “kederimden gülüyorum” karşılığını vermiş zor bela. “Yapma!” demiş karşısındaki; “Öyle olsaydı Rusya gülmekten kırılırdı.”

“Bizim halkımız dayanıklıdır, bir şey olmaz!” deyip bastı yine kahkahayı bizim komşu.

Aklıma Süleyman Demirel’in bir mitingde alkış tufanına yol açan şu sözleri geldi; “Türk milleti açlıktan korkmaz! Türk milleti yoksulluktan korkmaz! Türk milleti pahalılıktan korkmaz! Türk milleti ancak ve ancak Allah’ından korkar!”

Eğer, Süleyman Demirel’in hafızamda bu şekilde kalan sözlerini de aktarırsam fazlaya kaçardı.

Dedim komşu, kuşkusuz adalet istiyoruz, demokrasi istiyoruz… Özgürlükler çiçek açsın bizim ülkemizde de. Hukuk olsun, insanca yaşam olsun. Doğamız talan edilmesin. Kurdun kuşun yuvası bozulmasın. Devlet yönetimi içinde mafya at koşturmasın. Çetelerle iş tutanlara kalmasın bu işler. Yaşatmak üstüne kurulsun yönetme işi. Kurban olmak, kurban etmek uzak dursun insanımızdan. İçini demokrasiyle dolduramadığımız cumhuriyet bari bu halka çok görülmesin. İşi gücü olsun herkesin. Gelecek korkusu yaşamasın. Açta açıkta kalmasın kimse…

Komşum demez mi; “Bu açgözlülük de ne! Bunların hepsini birden mi istiyorsunuz?”

Tabii yine bir kahkaha!

Dedim bunların ülkemizde olması uzak birer ihtimal komşu. Ama bunları istemeliyiz, ısrarcı olmalıyız bunlarda. Bir kerelik yaşamımızın bir amacı olmalı. Dedim zafer odaklı olarak düşünmeyeceğiz bu işleri. Bu değerlerin kazanılması için mücadeleden de vaz geçmeyeceğiz ama. Say ki bir yolculuk hali bu dediklerim.

Dedi; “Komşu bu kez kahkaha atmayacağım. Bu dediklerin ciddi. Eğer böyle giderse Aristoteles’in; ‘Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen kaçınılmaz sonuç; cahiller tarafından yönetilmeye mahkum olmaktır.’ Sözünü söyler yüzümü kızartırsın. Sahiden de işin şakaya gelir yanı yok.”

Ben de ciddiyeti bozmadan; nasıl bir dünya, nasıl bir ülke düşlüyorsak onun küçük bir örneğini kendi aramızda kurmalıyız komşu dedim. Ne kadarsak o kadarını başarırız. Bilgimiz, birikimimiz, vicdanımız kadarını… Daha iyisi için düş düşe, baş başa veririz… Farklılıklarımızdan yararlanırız. Elden geldiğince saygı ve sevgi bağları geliştiririz aramızda. Dayanışma ile dallı budaklı hale getiririz ilişkimizi. Sonra ne mi yaparız? Bir komşumuzu, bir komşumuzu, bir komşumuzu daha katarız bu ilişkimize. Bir su damlası iken bir su birikintisine, küçük bir ırmağa, bir göle dönüşürüz…” Deniz olunmalı oğlum!” demiyor muydu usta? Deniz oluruz komşu. Bütün mesele, işe kendimizden başlamakta.

Dedi; “Komşu demeye getiriyorsun ki karanfil elden ele!”

Gülerek el salladık birbirimize. İçim ısınmış, yalnızlığım geçmişti.

Su başında başka türlü bir dünya düşüyle kalakaldığımı sanırken, baktım duvarın dibinde bir çiçek; soğumaya başlayan havalara bakıp mora boyuyordu kendini. Dedim, diren, dedim solma! Dedim umutsun bu mevsimde.

Siz de fikrinizi söyleyin!