Din,  Şiir,  Tartışma,  Toplum

Öteki Dünya

İslam’ın beş şartına karşılık imanın altı şartı vardır. Bu altı şartın beşincisi ise ahirete iman. İslam’ın kelime anlamı “teslim olmak”; imanın kelime anlamı ise, bir şeyin doğruluğuna sorgulamadan “inanmak” demektir.
Sorgulayıp da kabul etsek olmaz mı? Hayır, olmaz!

“Ey iman edenler! Açıklandığında hoşunuza gitmeyecek şeylerden soru sormayın.” (Maide Suresi, Ayet: 101)

“Sizden öncekiler, çok soru sormaları ve peygamberlerinin açıklamaları üzerinde çokça ihtilafa düştükleri için helak oldular.” (Muhammed)

Geleneksel İslam’ın ahiret inancına gelirsek; İmtihan dünyası olan bu dünyada yaptığımız bütün ameller (işler), sağımızda ve solumuzda sürekli hazır bekleyen “kirâmen katibin” melekleri tarafından düzenli olarak “amel defteri”ne kaydedilir.
Ecelimiz gelip de öldüğümüzde bizi kabir (mezar)de ilk önce “münker ve nekir” melekleri sorgular. Bu sorgu esnasında imamın, meftaya “telkin” denen bir tür kopya vermesi; hatta peşinden “devir ve ıskat” gibi komik uygulamalar var ki evlere şenlik. Onlara girmeyeceğiz. Bu sorgu neticesinde suçlu bulunursak bize, kıyamete kadar “kabir azabı” çekeceğimiz bir “cehennem çukuru” tahsis edilir. Bu işlem modern mahkemelerdeki zanlıların mahkûmiyet öncesi tutukluluk hallerine çok benziyor, ama bir farkla, modern mahkemelerde işkence yapılmıyor…

“Onlar sabah akşam o ateşe sokulurlar.” (Mümin suresi, Ayet: 46)

Cennetliklerin ise “sübyan”larına ve “şaraptan akan ırmak”larına kavuşmak için kabirde “cennet bahçesi” denilen ve her türlü konforun düşünüldüğü yerde kıyametin dolmasını beklemeleri gerekiyor.
Tabi bu durumda kıyamete yakın zamanda ölen cehennemliklerin daha karlı olduğunu söylemek gerek.
Derken “İsrafil” adlı meleğin “sur” düdüğünü üflemesiyle kıyamet kopar. “Hadi canım, ne kıyameti!” dediğinizi duyar gibiyim. Dünyamız, meteor taşlarından ve nükleer felaketlerden paçayı sıyırsa bile beş milyar yıl sonra güneşin yakıtı bitip söneceği için, kesinlikle kıyamet kopacak.
Büyük kıyamet neden bu kadar önemsenir onu da anlamış değilim. Bence “küçük kıyamet” denen insanın kendi ölümü daha önemli. Ben öldükten sonra kıyamet kopsa ne yazar kopmasa ne yazar.
Evet, kıyamette kalmıştık. Herkes çıplak olarak “mahşer” denilen yerde toplanır.
“Mizan” terazisinde sırası gelen kişilerin günahları ve sevapları tartılır.
Bu tartma işlemini müteakiben cehennemliklere amel defterleri bir işaret olarak sol elinden, cennetliklere ise sağ elinden verilir.
Amel defteri denen şey, içerisindeki delil klasörlerinde video görüntülerimiz gibi her türden delillerin yer aldığı bir tür suç dosyası aslında.
Maceranın bundan sonrası, ergenlik dönemindeki video görüntülerimiz kadar olmasa da, ilginç…
Sırada sırat köprüsü var. “Kıldan ince kılıçtan keskin” olarak tabir edilen köprünün bilindiği üzere altında cehennem, karşısında ise cennet var. Cennetlikler, ip cambazlarının bile geçmekte zorlanacağı bu köprüden bir torpilini bulup geçecekler. “Orda da torpil olur mu?” demeyin, var!

“Veren el, alan elden üstündür.” (Muhammed)

Torpilli Müslümanların kimisi Muhammed’in, kimisi mensubu olduğu tarikat şeyhinin eteğine yapışıp sırat köprüsünden karşıya geçecek. İnanmayanlar için önerimiz, Sahaflar Çarşısı’ndan dini menkıbeler içeren bir kitap alıp okumaları.
Tabi ki çoğunluğunu toplumun alt tabakasından olanlarla kadınların oluşturduğu cehennemlikler için “imtihan” filmi devam ediyor.
Son rolleri, final sahnesinde Tanrı’nın kendilerine kurduğu mizansen/tuzak gereği sırat köprüsünden umutsuzca geçmeye çabalarken aşağıya düşmek.
Bu sahne de tamamlandıktan sonra hikâyenin kalan kısmını benden değil cehennem zebanilerinden dinlersiniz (!)

“Cehennemde kâfirlere irinli su içirilecektir.” (İbrahim suresi, Ayet: 16)

“Biz, zalimlere öyle bir cehennem hazırladık ki, onun duvarları kendilerini çepe çevre kuşatmıştır. (Susuzluktan) imdat diyecek olsalar imdatlarına, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir.” (Kehf Suresi, Ayet: 29)

“Oraya (cehenneme) atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.” (Mülk suresi, Ayet: 7)

“Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak!” (Mülk Suresi, Ayet: 8)

“(Cehennem) insanın derisini kavurur.” (Müddesir Suresi, Ayet: 29)

“(Cehennemde) şüphesiz zakum ağacı, günahkârların yemeğidir. O, karınlarda maden eriği gibi, suyun kaynaması gibi kaynar.” (Duhan Suresi, Ayet: 43-46)

Bir korku filminin setini andıran cehennem tasviri yapan daha pek çok ayet var, amacımız burada hepsini sıralamak değil, genel bir çerçeve çizmek. Ancak bir ayet var ki, insanın kanını donduran cinsten…

“Onlara (kâfirlere): “İçinde ebedi kalacağınız cehennemin kapılarından girin!” denir.” (Zümer Suresi, Ayet: 72)

Tam bir dehşet senaryosu! Tanrı, bir ayetinde “çok cahil” diye tanımladığı insanı öfke ve kin kusarak cehennemine atacak ve sonra da sonsuza kadar orda tutacak… Neye karşılık? Altmış-yetmiş yıllık ömrü hayatında işlediği dünyevi suçlarına karşılık…
Vahiy denen şeylerin kimin sözleri olduğuna artık siz karar verin. Bu ayet suç ve ceza ilişkisini alt-üst eden bir ayet: Hukukun temel kuralı, verilen cezanın suçun ağırlığıyla orantılı olmasıdır.

“Biz emaneti (kulluk), göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” (Ahzab Suresi, Ayet: 72)

Bilindiği gibi adil bir yargılamanın ilk şartı verilen cezanın suçla orantılı olmasıdır. Günah ve cehennem ilişkisini, bu açıdan değerlendirecek olursak: Sonsuz bir cehennem cezasının yanında 70 yıllık bir günahın değeri sıfırdır, diyebiliriz. Yani hiçbir suçun cezası sonsuz cehennem olamaz. Bunun aksi tam bir haksızlıktır, Tanrı bile yapsa…

Ya bir de torpilini bulup cennete kapağı attıysanız… Gelsin şaraplar…

“Onlara (cennetliklere) pınardan (doldurulmuş) şarap kadehleri dolaştırılır.” (Saffat Suresi, Ayet: 45)

Kadınlar…

“(Cennetliklerin) yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri gözlü eşler vardır. Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyazdır.” (Saffat Suresi, Ayet: 48-49)

Gılmanlar…

“Etraflarında ölümsüz delikanlılar (gılmanlar) dolaşır; onları görünce sanırsın ki, saçılmış incilerdir.” (İnsan Suresi, Ayet: 19)

Köşkler…

“İman edip de, iyi işler yapanlara gelince, onlar için yaptıklarına karşılık olarak varıp kalacakları köşkler vardır.” (Secde Suresi, Ayet: 19)

Doğal manzara…

“İşte onlara, altından ırmaklar akan cennetler vardır.” (Kehf Suresi, Ayet: 31)

Ve tabi ki kadınlar unutulmaz…

“Orada (cennette) altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Oradaki giyecekleri elbiseler de ipektir.” (Fatır Suresi, Ayet: 33)

Kurandaki cennet tasvirlerine dikkat ettiyseniz, çöldeki bir bedevinin arzularını ve fantezilerini çağrıştırdığını ilk bakışta fark edersiniz, bu da sanırım ilginç bir detay olsa gerek.
Cennet tasvirlerindeki bu tuhaflığı ilk fark eden fani biz değiliz…

“Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver anları
Bana seni gerek seni”

Yunus Emre, “Aşkın Aldı Benden Beni”

Osman Akyol,
4 Aralık 2021, İstanbul

Osman Akyol Osman Akyol, 31 Ekim 1972’de Adana’da doğdu. Yemişli Köyü Yatılı Kuran Kursu’nu (1985), Adana Baraj Lisesi’ni (1991) ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü’nü (1996) bitirdi. Asıl mesleği öğretmenlik yanında öykü yazarlığı, oyunculuk ve amatör olarak internet gazeteciliği de yapan Akyol’un; Varlık, Posta Gazetesi, Yordam, Şehrengiz, Ekin Sanat, Yaz Kalemim, Aşkın e-Hali, Sanat Cephesi, Öykü Teknesi, Çağdaş Yaşam, Afrodisyas Sanat, Berfin Bahar, Fayrap, Lacivert, Yaba, Edep, Deliler Teknesi, Mühür, Tmolos Edebiyat, Kurgu Düşün-Sanat-Edebiyat, Kardelen, Galapera Öykü, Kültür Mafyası, Düşünbil, Hayal, Zula, Güney, Natama, Patika, Dil ve Edebiyat, Ada, Yaşam Sanat, Zarf, Evrensel Kültür, Hece, İnsancıl, Eliz Edebiyat, Halk Edebiyatı, Zil, Sarmal Çevrim, Edebiyat Nöbeti, Şiiri Özlüyorum, Kharon, Ketebe Piyan, Karakedi, Delikliçınar, Kalemlik, Şiirden, Akatalpa, Gökmavi, Altıyedi, Erik Ağacı Öykü, Çini Kitap gibi gazete ve edebiyat dergilerinde; hikâye, şiir, deneme ve sinema yazıları yayımlandı. Öyküde “betimsiz kurgu” yazım tekniğinin de mucidi olan yazar, Zil adında İstanbul orijinli bir de dergi çıkarıyor. Eğitim, edebiyat, inanç, işçi-sendika gibi konularda yaptığı haberler ağırlıklı olarak; Aydınlık Gazetesi, Yeni Akit Gazetesi, Evrensel Gazetesi, Mir Haber, KamuGazetesi.Com, Demokrat Haber, on5yirmi5, Oda TV, Dipnot, bianet, Timeturk, soL Haber Portalı, Mürekkep Haber, SanatLog, insanokur.org, Kızıl Bayrak, Mücadele Birliği, TV 5 Haber, Gazete RED, Yorumca Haber, Welg Medya, Marmara Gazetesi, T4 Haber, İstanbul Gündemi, Dünya Bizim, Çayyolu Haber, Özgür Gelecek, Nokta Haber Yorum, Açıksöz Gazetesi, Gündem Arşivi gibi gazete ve internet haber sitelerinde yayımlandı. Evli ve bir çocuk babası olan Akyol, yazar olarak yedisi öykü, biri araştırma/inceleme, beşi şiir türünde olmak üzere on üç kitaba imza attı. Kitapları 1. Sorumlu Müdür (Öykü), Ekin Sanat Kitaplığı, Ankara, Nisan 2012 2. İlahi Adalet Komünizm (Araştırma/İnceleme), Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, Ağustos 2012 3. Yükselen Yeni Devrim Dalgası (Öykü), Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, Kasım 2012 4. Gezi Raporu (Öykü), Kanguru Yayınları, Ankara, Kasım 2013 5. Marks Radiyallahu Anh’ın İzinde (Öykü), Elpis Yayınları, Ankara, Eylül 2018 6. Hüznümün Direği (Şiir-Sinema), Elpis Yayınları, Ankara, Ekim 2019 7. Ah İstanbul (Şiir-Metin), Elpis Yayınları, Ankara, Temmuz 2020 8. Kelimeler Göçtü (Şiir-Metin), Elpis Yayınları, Ankara, Mart 2021 9. Küp Kokusu (Öykü), Elpis yayınları, Ankara, Haziran 2021 10. Ürkek Güvercin (Şiir), Elpis Yayınları, Ankara, Ekim 2022 11. Sil Baştan (Öykü), Elpis Yayınları, Ankara, Aralık 2022 12. İlahi Adalet Komünizm (Araştırma/İnceleme), Liman Yayınevi, Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 2. Baskı, Ankara, Nisan 2023 13. Çiy Tanem (Şiir), Liman Yayınevi, Ankara, Eylül 2023 14. Reyiz’i Devirmek, Liman Yayınevi, Ankara, Şubat 2024

Siz de fikrinizi söyleyin!