Din,  Ebeveyn,  Güncel - Aktüalite,  Kategorisiz,  Kitaplar,  Tarih,  Tartışma,  Toplum

Kuran, Hz. Muhammed’in Sözü Mü?

“Kuran, Tanrı kelamı mı?”

Yüzyıllardır tartışılan bu kilit sorunun cevabı, sanılanın tam aksine dışarıda değil yine Kuran’ın kendisinde gizli.
Dilerseniz şimdi Kuran’ın, Hz. Muhammed’in sözleri/sanrıları olup olmadığı gerçeğinin izini yine Kuran’da sürelim.
Kuran ( ya da Kuranın Tanrısı); insana özgü bir acizlik ifadesi olarak, tıpkı bir insan gibi, rakiplerini tehdit etmektedir.
Örneğin kendisi için, “eskilerin masalları” diyen Nadr bin Haris’i şöyle tehdit eder:

“Kendisine ayetlerimiz okunduğunda eskilerin masalları der; yakında onun burnuna damga vuracağız.” (Kelam Suresi, Ayet: 15-16)

Hatta tehdit etmekle kalmaz; kendisinden farklı düşünenlere kızar, sinirlenir, hakaret eder ve aşağılar.

“Kâfirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple düşünmezler.” (Bakara Suresi, Ayet: 171)

“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kâlpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da sapıktırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” (Araf Suresi, Ayet: 179)

“Yoksa sen, onların çoğunun gerçekten (söz) dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.” (Furkan Suresi, Ayet: 44)

“Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktir. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız, (biliniz ki) Allah dilerse sizi kendi lütfundan zengin edecektir. Şüphesiz Allah iyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi, Ayet: 44)

Dikkat! Müslüman olmayan insanlar, “pislik” olarak etiketlenmiş. Fazla söze gerek yok, bunu söyleyen Tanrı olamaz!

“İçinizden cumartesi günü-Yahudiler kastediliyor-azgınlık edip de, bu yüzden kendilerine: “Aşağılık maymunlar olun!” dediklerimizi elbette bilmektesiniz.” (Bakara Suresi, Ayet: 65)

“De ki: Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Allah’ın
lânetlediği ve gazap ettiği; aralarından maymunlar, domuzlar ve tağuta tapanlar çıkardığı kimseler. İşte bunlar, yeri (durumu) daha kötü olan ve doğru yoldan daha ziyade sapmış bulunanlardır.” (Maide Suresi, Ayet: 60)

“Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın ayetlerini yalanlayanların durumu ne kötüdür. Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez.” (Cuma Suresi, Ayet: 5)

“Dileseydik elbette onu bu ayetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte ayetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki düşünürler.” (Araf Suresi, Ayet: 176)

Kuranda bahsi geçen geçen peygamber kıssalarının (hikâyelerinin) pek çoğu, özellikle Sümerlerin Gılgamış destanı başta olmak üzere, eski mitlerin ve halk destanlarının tıpatıp aynısı. Burada şu akla geliyor: Pekâla Hz. Muhammed, bu hikâyeleri bize anlatıyor olabilir (“Nuh Tufanı” hikâyesi, Sümerlerin “Gılgamış” destanının tıpatıp aynısı).

“Kuran’daki pek çok hikâyenin izleri Sümer, Mısır, Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarında sürülebilir.” (Hasan Aydın, “Zorunlu Din Dersi”, Bilim ve Ütopya Dergisi, Mayıs 2003)

Kimi İslam âlimleri tarafından; Hz. Muhammed’in, peygamberlik iddiasından önce-biraz da Kuran’ın Tanrı kelamı olduğunu kanıtlamak için olsa gerek-cahil ve bilgisiz olduğu tezi ileri sürülür, ancak bu doğru değildir.

Siyer (Hz. Muhammed’in hayatı) kaynaklarına göre Hz. Muhammed, peygamberlik iddiasından önce Mekke’de, ticaretle uğraşan “Yaiş” adlı Hıristiyan bir köleyle sık sık görüşürdü.

Yine aynı kaynaklarda; Hz. Muhammed’in, Mekke’de “Cebra” ve “Yessar” adlarında, Tevrat ve İncil okuyan kılıç ustası iki gençle görüştüğü de anlatılır.

Hz. Muhammed’in, yirmili yaşlardayken ticaret kervanlarıyla Şam’a gittiğinde, “Rahip Bahire” ile görüştüğünü ve dostluk kurduğunu bilmeyen ise yok gibidir. Hatta İslami kaynaklarda; Rahip Bahire’nin, Hz. Muhammed’in içinde bulunduğu kervanın üzerinde dolaşan bulutu görüp, Hz. Muhammed’in “beklenen son peygamber” olduğunu yakın çevresine söylediği bile anlatılır.

Kuran, çelişkilerle dolu bir kutsal kitaptır. Kuran’ın Tanrı kelamı olduğunu iddia etmek, bu çelişkileri Tanrı’ya izafe etmekle eşdeğerdir.
İşte birkaç örnek…

Kuran; Zilzal suresi 7 ve 8. ayetlerde, “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (öteki dünyada) görür. Kim de zerre miktarı şer (kötülük) işlemişse onu da görür.” diyerek, Marx’ın da işaret ettiği gibi, ezilen sosyal sınıfları uyuşturma görevini yerine getirirken bu görevini başka ayetlerde unutur.

“Bugün size temiz ve iyi şeyler helal kılınmıştır. Kendilerine kitap verilenlerin (Yahudi ve Hıristiyanların) yiyeceği size helaldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helaldir. Mümin kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da, mehirlerini vermeniz şartıyla; namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere size helaldir. Kim (İslami hükümlere) inanmayı kabul etmezse onun ameli boşa gitmiştir. O, ahirette de ziyana uğrayanlardandır.” (Maide Suresi, Ayet: 5)

“Halbûki ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar, yapmakta oldukları amellerden başka bir şey için mi cezalandırılırlar?” (Araf Suresi, Ayet: 147)

“İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir ki, biz onlar için kıyamet gününde hiçbir ölçü tutmayacağız.” (Maide Suresi, Ayet: 105)

“İnkâr edenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların işlerini Allah boşa çıkarmıştır.” (Muhammed Suresi, Ayet:1)

“İnkâr edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah, onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır.” (Muhammed Suresi, Ayet: 8)

“İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine doğru yol belli olduktan sonra Peygamber’e karşı gelenler, Allah’a hiçbir zarar veremezler. Allah onların yaptıklarını boşa çıkaracaktır.” (Muhammed Suresi, Ayet: 32)

Kuran, Bakara suresi 256. ayette “dinde zorlama yoktur” diyerek laik bir tutum sergilerken başka pek çok ayette bunun tam tersi bir tutum içine girer.

“Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tağutu (putları) reddedip Allah’a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmış sayılır.” (Bakara Suresi, Ayet: 256)

“Fitne ortadan kalkıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! (İnkâra) son verirlerse şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını çok iyi görür.” (Enfal Suresi, Ayet: 39)

Keza, salih amel işleyen, Yahudi ve Hristiyanların cennete gireceğini müjdeleyen Bakara suresi 62. ayetiyle; Beyyine suresi 6. ayeti ve Al-i İmran suresi 19. ve 85. Ayetleri de çelişmektedir.

“Şüphesiz iman edenler; Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sabilerden de Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzüntü çekmeyeceklerdir.” (Bakara Suresi, Ayet: 62)

“Ehl-i kitap ve müşriklerden olan inkârcılar, içinde ebedi olarak kalacakları cehennem ateşindedirler. İşte halkın en şerlileri onlardır.” (Beyine Suresi, Ayet: 6)

“Allah nezdinde hak din İslam’dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah’ın ayetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki, Allah’ın hesabı çok açıktır.” (Al-i İmran Suresi, Ayet: 19)

“Kim, İslam’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.” (Al-i İmran Suresi, Ayet: 85)

Kuran’daki sözü edilen çelişkiler, döneminin aydınlarının gözünden kaçmamış ve onlar da tepkilerini ortaya koymuşlardır.

Bu tepkiler üzerine Hz. Muhammed, Kuran’daki bu çelişkili yargıları ortadan kaldırmak için nasih (yürürlükten kaldıran) ve mensuh (yürürlükten kaldırılan) ayetler kavramlarını ortaya atmıştır.

Yalnız burada asıl açıklanması gereken şey, bu ayetlerin asıl sahibi olduğu iddia edilen Tanrı’nın içine düştüğü çelişkili durumun nasıl izah edileceğidir.

Nasih ayetler, geçerliliğini yitiren ve artık toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyen mensuh ayetlerin hükümlerini ortadan kaldırarak onların yerine geçiyor. Parlamenter sistemlerdeki “yasama”yı andıran bu uhrevi süreç, dünyevi bir kurum ya da kişi tarafından izlenmiş olsa, hiçbir itirazımız olamaz, aksine takdir edilir.

Burada tuhaf olan, mutlak bilgili Tanrı’nın doğru olan ayeti önceden kestiremeyip deneme yanılma yoluna gitmiş olmasıdır.

“Biz, bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırırsak, mutlaka onun daha iyisini veya benzerini getiririz.” (Bakara Suresi, Ayet: 106)

Bu duruma, alkole izin verdiği izlenimi veren fakat sonradan gelen nasih ayetlerle hükmü kaldırılan, “Eğer sarhoş iseniz, namaza yaklaşmayınız!” (Nisa Suresi, Ayet: 43) ayetini örnek olarak gösterebiliriz.

Kuran’ı sadece çelişkiler üzerinden giderek sorgulamak yanlış olur. Ayrıca bu durum, Kuran’daki başka bir dizi mantık ve kurgu hatasını da görmemizi de engeller.
Örneğin; Kuran’da keyfi bir Tanrı anlayışı vardır.

“Tanrı, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir.” (Nahl Suresi, Ayet: 93)

Doğal olarak, Tanrı’sı ilkesiz olan bir dinin fertlerinden de ilkeli tutum beklemek yersiz olur: Demokrasinin nimetlerinden yararlanarak türbana özgürlük isteyenlerin, aynı özgürlüğü düşledikleri şeriat düzeninde türban takmayanlara ve içki içenlere, namaz kılmayanlara vermeyecekleri, çifte standardında olduğu gibi.

Kuran, 14 asır önceki Hicaz bölgesinin Arap kültüründen de izler taşır, bu da bizim “Kuran’ın Tanrı kelamı olmadığı” tezimizin en önemli dayanağını oluşturur.

Özellikle Kuran’daki cennet betimlemeleri, dönemin Araplarının sınıf atlayarak erişemeyecekleri ideallerini, arzularını ve beklentilerini yansıtmaktadır.

İslam’ın Tanrı’sı müminlere cennette; “göğüsleri yeni tomurcuklanmış sübyânlar, huriler, gılmanlar (oğlanlar) ve her türden içkiler” vadetmektedir.

“Cennette mümin erkeklere iri gözlü ve göğüsleri yeni tomurcuklanmış huriler vereceğiz.” (Nebe Suresi, Ayet: 31-34; Saffat Suresi, Ayet: 45-47)

“Etraflarında ölümsüz delikanlılar (gılmanlar) dolaşır; onları görünce sanırsın ki, saçılmış incilerdir.” (İnsan Suresi, Ayet: 19)

“Onlara (cennetliklere) pınardan (doldurulmuş) şarap kadehleri dolaştırılır.” (Saffat Suresi, Ayet: 45)

Sadece Arap erkeklerinin arzularına hitap eden bir Tanrı da elbette bizim bildiğimiz -evrensel- Tanrı olamaz. Bunları vadeden olsa olsa Hz. Muhammed’in kendisi olabilir.

Cahiliye dönemi kapalı Arap toplumunda sübyâncılık, ensest ve eşcinsel ilişkilerin yaygın olduğu bilindiğine göre, cennet tasvirlerinin kimin hayal mahsülü olduğunu tahmin etmek elbette zor değildir.
Ayrıca dünyada yasaklanmış olan içkinin, zinanın ahirette ödül olarak konmuş olması da Tanrı’nın başka bir çelişkisi (!) olsa gerek…

Kuran, kutsal bir kitap olarak kendi içinde de bir bütünlük arz etmez. Buna birçok örnek verilebilir, ancak “basit ve etkili” bir makale yazma iddiasında olduğumuz için bir iki örnekle geçiştirelim.

Günümüzde Kuran’ın, “Kuran’ın taklit edilemez” iddiası çürütülmüştür. Dilerseniz önce Kuran’ın bu konudaki restini bir görelim.

“Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sure getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah’tan gayri şahitlerinizi (yardımcılarınızı) de çağırın.” (Bakara Suresi, Ayet: 23)

“Yoksa, ‘Onu (Kuran’ı) kendisi uydurdu’ mu diyorlar? De ki: Eğer doğru iseniz Allah’tan başka çağırabildiklerinizi (yardıma) çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on sure getirin.” (Hud Suresi, Ayet: 13)

Kuranın bu restini başta “yalancı” peygamber Müseyleme olmak üzere pek çok kişi gördü. Onlardan biri de Hazreti Haksöz…

http://www.turkish-media.com forum sitesinde kendini “kâfir” olarak tanımlayan “Haksöz” rumuzlu üye; kopyacılar, odun, sex gibi ilginç isimleri olan on sureli uyduruk bir Kuran yazdı.

“De ki: Aranızdan Haksöz denen bir kâfir bu Kuran’ın benzerini yazdı.” (İntikam Suresi, Ayet: 6)

Buyurun size uyduruk Kuran’ndan cennet-cehennem tasviri…

“Bizim sözlerimize inanmayanlar füzyon ateşinde yanacaklar, sen füzyon ateşi nedir bilir misin? Onları sonunda cehennem bekliyor. Allah’a inanan müminleri yeşil bahçeler, kilo aldırmayan hamburger ağaçları, kâfir malı olmayan cola, mümin icadı whisky ırmakları bekliyor. Onlardan kanasıya yiyecekler, içecekler, onlara helal kıldığımız 90-60-90’lar hizmet edecekler.” (Odun Suresi, Ayet: 6)

Sex suresinde ise; Hazreti Muhammed’in dokuz yaşındaki Ayşe ve evlatlığı Zeyd İbn Harise’nin karısı Zeyneb’le evliliği; İbrahim peygamberin baba bir ana ayrı kız kardeşi Sara ile evliliği; Davut peygamberin evli bir kadın olan Batşeba’yı sevip kocası Uriah’ı öldürterek ona sahip olması gibi ilginç konular işlenir.

Çelişkili olduğu su götürmez Kuran, bir ayette “kendisinde çelişki olmadığını” söyleyerek ayrıca çelişkiye düşmektedir.

“Hala Kuran üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık (çelişki) bulurlardı.” (Nisa Suresi, Ayet: 82)

Kuran; “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da kaçının.” (Haşr Suresi, Ayet: 7), “O, hevasından (kendi arzusundan) konuşmaz” (Necm Suresi, Ayet: 3) diyerek Ehl-i Sünnet vel Cemaate (Sünni mezheplere) göz kırparken; “Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” (Enam Suresi, Ayet: 38), “Gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki, bu apaçık bir kitapta da olmasın.” (Neml Suresi, Ayet:75), “Rabbin asla unutkan değildir.” (Meryem Suresi, Ayet: 64) ayetleriyle de mezhepsizlere/mealcilere göz kırpar…

İnançlı insanlar, on dört asırdır Kuran’ın hiç bozulmadan bu güne kadar geldiğini zannederler. Ki zaten, “Kuran’ı biz indirdik ve onu kıyamete kadar koruyacak olan da biziz.” ( Hicr suresi, Ayet: 9), diyerek Tanrı, Kuran’ı bizzat kendisinin koruyacağına da söz vermemiş miydi? Ama gelin görün ki, bu kocaman bir yalandır. “Ama nasıl olur?” demeyin, oluyor işte.

“Recm ayeti” denen ve İslam’daki, “zina eden evli erkek ve kadınların taşlanarak öldürülmesi” şeklindeki recm cezasına referans olarak gösterilen ayet Kuran’da yoktur.

Koskoca recm ayetinin Kuran’da yer almaması; tefsir kitaplarında çok komik ve insan aklıyla dalga geçen gerekçelerle açıklanır.

İşte o gerekçelerden biri: Ebu Bekir halifeliği sırasında, hafızların savaşlarda şehit düşmesini gerekçe göstererek, “derilere, taşlara ve ağaçlara yazılmış dağınık haldeki ayetlerin tek bir kitap halinde toplanması” talimatını verir. Ardından da Zeyd ibn Sabit başkanlığında bir komisyon oluşturulur ve herkesin yanındaki ayeti iki şahit göstererek komisyona teslim etmesi istenir.
Buraya kadar her şey normal.

Hazreti Ömer de herkes gibi yanındaki recm ayetini komisyona teslim etmek üzere getirir ama tesadüfe bakın ki, koskoca ayete iki şahit bulamaz. Dolayısıyla recm ayeti de Kuran’a konmaz!

Şimdi biz buna nasıl iman edelim? Hani, siyer kitaplarında ballandıra ballandıra Hz. Muhammed’in bu ayeti bir kadına uyguladığı ve kadının sosyal statüsü dolayısıyla bazı feodal beylerin devreye girerek Muhammed’den kadını affetmesini istedikleri; Hz. Muhammed’in de “Bunu yapan kızım Fatıma bile olsa sonuç değişmezdi!” diyerek gürlediği yazıyordu! İşte o ayetten söz ediyoruz.

İlginçtir benzer bir hikâye Hazreti İsa için de anlatılır. Bir gün Hazreti İsa’ya zina suçu işlemiş bir kadın getirirler. “Musa böyle kadınların taşlanmasını buyururdu, sen ne dersin?” derler. Hazreti İsa oralı olmaz, fakat ısrar ederler. Bunun üzerine Hazreti İsa, Yuhanna İncili 8. Bölüm 7. Ayette geçen o ünlü sözünü söyler.

“İçinizden en günahsız olan ilk taşı atsın!” (İsa, Yuhanna 8/7)

Hiç kimse ilk taşı atamaz ve kadın da recm edilmekten kurtulur. Tuhaftır anlatılan iki olay da birbirine çok benziyor. Ortada bir karışıklık ya da karıştırma olduğu kesin. Keza sünnet, recm cezası gibi daha pek çok adetin Müslümanlara Yahudilerden geçtiği bilinen bir gerçektir.

İşin doğrusu; İsa’nın da dediği gibi, hiçbirimiz masum değiliz. Cinsel devrimini tamamlamamış toplumlarda elbette ki, aldatma, zina ya da cinsel sapma türünden gayr-i meşru ilişkiler olur. Bunun suçlusu da en başta, o toplumun baskıcı gelenekleridir. Tıpkı kapalı Müslüman toplumlarda yaygın olan eşcinsellik, subyancılık ve ensest ilişkilerde tek suçlunun “suçlu” olmadığı gerçeğinde olduğu gibi.

İslam’daki çelişkiler; mantık ve kurgu hataları, Kuran’la sınırlı değildir. Edile-i şeriyye denen; Kuran, sünnet (hadis), icma-i ümmet, kıyas-ı fukaha gibi İslam’ın dört temel bilgi kaynaklarının diğerlerinde de benzer çelişkilere rastlamak mümkün.

Örneğin: Hz. Muhammed’in daha dünyadayken cennetle müjdelediği aşere-i mübeşşere denen on sahabe arasından Zübeyr bin Avvam ve Talha bin Ubeydullah, Cemel Vakası (656)’nda Hazreti Ali’ye kılıç çekmişler ve ikisi de öldürülmüşlerdir. Bu durum Buhari ve Müslim’de geçen ve Hz. Muhammed’den nakledildiği söylenen aşağıdaki hadisle çelişir.

“İki Müslüman birbirine kılıç çektiği zaman, öldüren de, ölen de cehennemliktir.” (Hz. Muhammed)

Biz, “yobazların bidat sayarak karşı çıkmaları sonucu matbaanın Osmanlı’ya geç girmesi ve bunun sonucu olarak ilim ve fende geri kalışımız” gibi Kuran dışındaki çelişkileri başka araştırmacılara bırakıp tekrar konumuza geri dönelim.

Bütün bu anlatılanlardan sonra başa dönecek olursak, “Kuran’ın kıyamete kadar bizzat Tanrı tarafından korunması” ve “kendi içinde çelişmemesi” gibi konularda (haşa) Tanrı’nın sözünde durmadığı gibi bir sonucuna ulaşırız ki, bu da bizi doğal olarak, Kuran’ın Tanrı kelamı olmadığı sonucuna götürür.
Kuran’da buna benzer Tanrı’ya atfedilemeyecek birçok çelişkiye rastlamak mümkün.

Günümüzde 19 mucizesini keşfeden Edip Yüksel ekolünden gelen bazı İslamcı yazarlar, zorlamalı tevillerle (yorumlarla) bazı ayetleri lastik gibi uzatıp çarpıtarak, Kuran’ın içinde bilimsel keşif arıyorlar. Tabi ki bu derin araştırma faaliyetleri, ne hikmetse daha çok keşfin kendisi bilimsel olarak yapıldıktan sonra (!) gerçekleşiyor.
Aslında her şeyi Kuran’da arama düşüncesinin fitilini yine Kuran’ın kendisi (aslında Hz. Muhammed) ateşliyor.

“Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” (Enam Suresi, Ayet: 38)

Çok yerinde ve isabetli bir tespit (!) Kuran’da Arap ırkçılığı da unutulmamış ve Kuran’ın Arapça olduğunun altı kalın çizgilerle çizilmiştir.

“Kuran’ı Arapça olarak indirdik.” (Şura Suresi, Ayet: 7)

Her şeyi Kuran’da arama düşüncesi, İmam Gazali sonrası İslam toplumlarında hızla yaygınlaşmış ve Müslümanların geri kalmalarının bir numaralı sebebi olarak gösterilen, medreselerden fen derslerini çıkaramaya, kadar gitmiştir.

Kuran’dan negatif anlamlar çıkarmak, medreselerden fen derslerini çıkarmakla sınırlı değildir. Cifir ve ebced hesabıyla, “kıyametin ne zaman kopacağı” türünden kehanetler için de yine uzun yıllar Kuran “fal kitabı” gibi kullanılmıştır. “Ömer Çelakıl” gibi bu geleneğin kimi temsilcilerini hâlâ televizyon kanallarında görmek mümkün.

Anlaşılan Kuran, daha uzun süre kimi insanlar için istismar/geçim kapısı olmaya devam edecektir.

Hatta Harun Yahya (Adnan Oktar) gibi kimi İslamcı yazarlar daha da ileri giderek Kuran’ı; “tatlı su ve tuzlu suyun karışmaması” ve “embriyonun rahimdeki evreleri”nden bahseden (bağlamından koparılmış) ayetlerden yola çıkarak, fen bilgisi kitabı gibi göstermeye bile çalıştılar. Halbuki; “yoğunlukları farklı olan tatlı su ve tuzlu suyun birbirine karışmaması” ve “embriyonun ana rahmindeki evreleri” gibi konular Kuran inmeden önce de biliniyordu. Bunları Kuran keşfetti, demek doğru değildir. Biz de İslamcı araştırmacılarımıza bir tez konusu vererek katkıda bulunalım: Kuran, Dünya’nın düz olduğunu söylüyor.

“Yeri uzatıp yaydık.” (Hicr Suresi, Ayet: 19)

Aslında, “mirastan kadınlara yarım hisse verin, yaramazlık yaparlarsa dövün” diyen bir Kuran’ın içinde bilimsel keşif aramak beyhude bir çabadan başka bir şey değildir…

“Allah size, çocuklarınızdan erkeğe, kadının payının iki katını vermenizi emreder.” (Nisa Suresi, Ayet: 11)

“Başkaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarınızı ayırın ve bunlarla yola gelmezlerse dövün.” (Nisa Suresi, Ayet: 34)

Sembolik mantıkta çelişkinin doğruluk değeri ise sıfırdır. Yani p bir önerme, p’ de onun değili olmak üzere, p ˄ p’ ≡ 0 dır. (Matematik-Mantık)

Artık şu çıkarsamayı yapabiliriz: Kuran, Tanrı kelamı/sözü değil, Hz. Muhammed’in sözleri ya da sanrılarıdır.

Osman Akyol
19 Aralık 2021, İstanbul











Osman Akyol Osman Akyol, 31 Ekim 1972’de Adana’da doğdu. Yemişli Köyü Yatılı Kuran Kursu’nu (1985), Adana Baraj Lisesi’ni (1991) ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü’nü (1996) bitirdi. Asıl mesleği öğretmenlik yanında öykü yazarlığı, oyunculuk ve amatör olarak internet gazeteciliği de yapan Akyol’un; Varlık, Posta Gazetesi, Yordam, Şehrengiz, Ekin Sanat, Yaz Kalemim, Aşkın e-Hali, Sanat Cephesi, Öykü Teknesi, Çağdaş Yaşam, Afrodisyas Sanat, Berfin Bahar, Fayrap, Lacivert, Yaba, Edep, Deliler Teknesi, Mühür, Tmolos Edebiyat, Kurgu Düşün-Sanat-Edebiyat, Kardelen, Galapera Öykü, Kültür Mafyası, Düşünbil, Hayal, Zula, Güney, Natama, Patika, Dil ve Edebiyat, Ada, Yaşam Sanat, Zarf, Evrensel Kültür, Hece, İnsancıl, Eliz Edebiyat, Halk Edebiyatı, Zil, Sarmal Çevrim, Edebiyat Nöbeti, Şiiri Özlüyorum, Kharon, Ketebe Piyan, Karakedi, Delikliçınar, Kalemlik, Şiirden, Akatalpa, Gökmavi, Altıyedi, Erik Ağacı Öykü, Çini Kitap gibi gazete ve edebiyat dergilerinde; hikâye, şiir, deneme ve sinema yazıları yayımlandı. Öyküde “betimsiz kurgu” yazım tekniğinin de mucidi olan yazar, Zil adında İstanbul orijinli bir de dergi çıkarıyor. Eğitim, edebiyat, inanç, işçi-sendika gibi konularda yaptığı haberler ağırlıklı olarak; Aydınlık Gazetesi, Yeni Akit Gazetesi, Evrensel Gazetesi, Mir Haber, KamuGazetesi.Com, Demokrat Haber, on5yirmi5, Oda TV, Dipnot, bianet, Timeturk, soL Haber Portalı, Mürekkep Haber, SanatLog, insanokur.org, Kızıl Bayrak, Mücadele Birliği, TV 5 Haber, Gazete RED, Yorumca Haber, Welg Medya, Marmara Gazetesi, T4 Haber, İstanbul Gündemi, Dünya Bizim, Çayyolu Haber, Özgür Gelecek, Nokta Haber Yorum, Açıksöz Gazetesi, Gündem Arşivi gibi gazete ve internet haber sitelerinde yayımlandı. Evli ve bir çocuk babası olan Akyol, yazar olarak yedisi öykü, biri araştırma/inceleme, beşi şiir türünde olmak üzere on üç kitaba imza attı. Kitapları 1. Sorumlu Müdür (Öykü), Ekin Sanat Kitaplığı, Ankara, Nisan 2012 2. İlahi Adalet Komünizm (Araştırma/İnceleme), Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, Ağustos 2012 3. Yükselen Yeni Devrim Dalgası (Öykü), Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, Kasım 2012 4. Gezi Raporu (Öykü), Kanguru Yayınları, Ankara, Kasım 2013 5. Marks Radiyallahu Anh’ın İzinde (Öykü), Elpis Yayınları, Ankara, Eylül 2018 6. Hüznümün Direği (Şiir-Sinema), Elpis Yayınları, Ankara, Ekim 2019 7. Ah İstanbul (Şiir-Metin), Elpis Yayınları, Ankara, Temmuz 2020 8. Kelimeler Göçtü (Şiir-Metin), Elpis Yayınları, Ankara, Mart 2021 9. Küp Kokusu (Öykü), Elpis yayınları, Ankara, Haziran 2021 10. Ürkek Güvercin (Şiir), Elpis Yayınları, Ankara, Ekim 2022 11. Sil Baştan (Öykü), Elpis Yayınları, Ankara, Aralık 2022 12. İlahi Adalet Komünizm (Araştırma/İnceleme), Liman Yayınevi, Genişletilmiş ve Gözden Geçirilmiş 2. Baskı, Ankara, Nisan 2023 13. Çiy Tanem (Şiir), Liman Yayınevi, Ankara, Eylül 2023 14. Reyiz’i Devirmek, Liman Yayınevi, Ankara, Şubat 2024

5 Yorum

  • Dilek

    Bu yazının tamamını okuyabilsek zaten başka bir noktada olurduk.

    Ben bilmem şeyhim bilir; o inanıyorsa vardır bir bildiği, diyen Hindiustlerden hiç bir farkımız yok

  • Hayati Sarnık

    İnandık inandık , ama neye ? Tanrı her canlıyı alın yazısı ile imal edip dünyaya yolladı mı ! Doğan bir insan :Eve götürülürken farz-ı mahal ; annesinin elinden kaydı ve araba ezdi.1-Öldü.Günahı neydi? Fazla mı yollanmış buraya.2-sakatlandı.Günahı neydi,ömür boyu engelli oldu.Neden,sebebi neydi.3-Engelli doğdu. Günahlarını cezası bitmeden yanlışlıkla erken mi tahliye edildi?Allahın Adaleti nerde ?4-Muhammed’e sorsalardı “Ben Allahın yalancısıyım”diye bilcekmiydi ? 5-kimine’ az kimine ćok verirmiş..Hırsızlık yapan suçlu mu?Doğru sorular çook, cevap yooook.Cevap yoksa bende o güruh ta yokum .

  • Kral

    Değerli kardeşlerim inandığınız dini sorgulamanız konusunda size hak veriyorum.Sizin gibi değerli insanlarla yüz yüze bu konuları konuşmak isterdim.Ama yanlış yaptığınız bir konuda sizi uyarmak istiyorum.Kuranı Kerim bir bütün olarak ele alınıp yorumlanmalıdır.Her tarafından bir parça alıp değerlendirmek hatalara sebep olur.Bu uzmanlık gerektiren bir konudur.Bu ortaya attığınız iddia basit bir konuda yapılan bir iddiaya benzemez.Değerli kardeşlerim lütfen bu konu hakkında daha iyi bir araştırma yapıp tekrar düşünmenizi istiyorum.Çünkü ben bir müslüman olarak sorgulanmadan yaşanan bir hayatın manasız olduğunu düşünüyorum.Zaten İslamın kendisi de sorgulamadan inanmayı kabul etmez.Ayrıca Kuranı Kerim bir çok ayette insandan düşünmesini ve sorgulamasını ister.Eğer sizin dediğiniz gibi Kuranı Kerimi Hz.Muhammed (s.a.v.) yazmış olsaydı Kuranı Kerimde bu tür ayetler bulunmazdı değil mi?

  • Ergen

    Benim anlamadigim bagizi seyler var. Mesela

    1) Yaradan ( kim olursa olsun) kutsal kitaplari gönderdiginde neden icerik olarak birbirlerine zit seyler yazildi. Yaradan bunlarin zamanla sikinti cikaracagini neden bilemedi.

    2) Mesela domuz, sarap gibi islamda günah olan seyler neden tüm kutsal kitaplarda temel olarak esit degil?

    3) Kitap gönderilecegine cehennemle korkutacagina yaradan kendini gösterseydi hepimiz dini bütün olmazmiydik acaba ? Madem bizi yaratti, beraber yasamaktan da cekinmemeliydi. Tam istedigi gibi insan olurduk.

    4) Kader, kismet, ecel gibi seylere inansaydik bence ne calismaya giderdik ne doktora.

    5) Ben dogmadan evvel yazilan alin yazim icin neden ben cehennemde yanmam gerekiyor? Bu alin yazimi yazanin sorumlulugu degilmi? Kaderimi yaz, sonra bundan sen sorumlusun de ????

    6) Islamiyet kültür olarak yahudiligi yasiyor ama en büyük düsmanlari da onlar diye düsünüyorum. Isa, musa, yakup, meryem, Ibrahim hepsi yahudi degil mi? Oruc, kurban, domuz yememek onlarin kültürleri degilmi?

    7) Kendi oglunu kesmek isteyen bir piskopata ( ibrahim ) neden peygamber deriz ve daha da tuafi biz de islamiyetle birlikte kurban kesmeye baslariz? Hepimiz rüyamizda gördügümüzü yapsaydik acaba ne olurdu?

    Arkadaslar eminim ki peygamberlerin o zamanlarda yaptiklarini biz bugün yapmaya kalksak emin olun hepimiz müebbet hapisle yargilaniriz. Bu birisi icin degil hepsi icin gecerli malesef. Ne 9 yasindali cocukla evlenebiliriz ne de kendi oglumuzu kesmeye kalkariz, iki dudagimiz arasinda ” Bossun ” diyerek nafaka filan vermeden esimizden ayrilabiliriz.

    Yaradan varmi bilemem, olabilir. Ama bir yaradan varsa eger bu kesinlikle kutsal kitaplarin bahsettigi sey degil.

Akkra240 için bir cevap yazınCevabı iptal et