Deneme,  Edebiyat,  Şiir,  Tartışma,  Toplum

Düşlerimden Sor Beni…

Kötülüğe kalem çektiğimi herkes bilsin. Yeryüzünün bütün çiçekleriyle dayanışmaya hazırım. Ve ne zaman bir gül ıslık çalsa, sokakta olacağım! Tuza doymasını düşünüyorum şimdi bir denizin.

Beni, ilkokul yıllarında yine başkasından dayak yersen, seni bu kez de ben döverim dedikten birkaç gün sonra karnına kalem batırdığım sıra arkadaşıma sorma. Nerden bilecek onda açtığım yaranın hâlâ bende işlediğini! İlk şiirimi ondan özür dilemek için yazdığımı ve o gün bugündür şiir yazdığımı nerden bilecek!

Çocukluğumu ve gençliğimi bıraktığım topraklar da bilmez beni. Çocukluğumdan ve gençliğimden yeni kendime geçerken çok şey değişti bende. Kendimi soru yağmurlarına tuttum çünkü. Kuşkulardan geçirdim. Unuttum bütün bildiklerimi. Bir acı, bir acı daha sordum kendime.

Kolay olmadı her nereye gittimse oranın erken yüreği olmak. Düşlerden sarkmak, sözcüklerden dünyalar kurmak kolay olmadı. Hangi kentte yaşasam ve yaşlansam orada yaşamayı ve yaşlanmayı hak etmek için huzursuz ettim kendimi.

Dostoyevski de huzursuz etti beni.. Ve Durgun Akardı Don’u Şolohov’un… Tolstoy’un Savaş ve Barış’ı… Kimler neler eklemedi ki bu akışa. William Shakespeare, Charles Dickens, Ernest Hemingway, Edgar Allan Poe, Amin Maalouf… Yaşar Kemal öncesiydi bunların. Aziz Nesin, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, Bedri Rahmi, Melih Cevdet…

Huzursuzluğum arttıkça arttı anlayacağınız. Huzursuzluk dediğim kimsenin mutluluğuyla değiştirilmeyecek cinsten. Hey gidi günler, hey!

Bir çekişte ezberlerdim Nâzım’ı. Ahmed Arif’i, Hasan Hüseyin’i, Neruda’yı, Lorca’yı…

Ne zaman Lorca’nın kurşuna dizilişi aklıma gelse, sırtımı bir duvara yaslarım. Bakarım ki
“deniz gülümsüyor uzaktan
dişleri köpükten
dudakları gök”…

Şimdi anlıyorum ki başka hayatların kapılarını aralamayıp onların acılarına yabancı kalsaymışım, kendime de yabancı kalırmışım. Doğaya, başkalarına… Başa çıkamazmışım kendi acılarımla da…

Benden
kaç yaş büyüktü kim bilir
Ay’ı ilk öptüğümde…
Ne kadar yaşlı şimdi benden
ben böyle nasıl çocuk…

Yeryüzünün bütün renkleriyle kardım duyarlıklarımı. Yaşamımı sürdürdüğüm adayı korumanın yolunun, dünyayı korumaktan geçtiğini öğrenecek kadar da büyüdüm aslında. Özgürlüğüm kaynağını, başkalarının yaşam hakkını ve doğayı savunmaktan alır. Kendimi keşfetmek, aklımın ve yeteneklerimin sınırlarını zorlamak ve yaşamı sevmek için bundan daha güçlü bir gerekçem yok.

Kötülüğe kalem çektiğimi herkes bilsin.

Yeryüzünün bütün çiçekleriyle dayanışmaya hazırım. Ve ne zaman bir gül ıslık çalsa, sokakta olacağım!

Ne mi yapıyorum şimdi? Tuza doymasını düşünüyorum bir denizin/dağların saklanmasını kendi ardında.


Ellerim bahar

Yüreğim yıldızlara dökülür

Sözcüklerden sor beni

Hangi düşün koynundayım

Kim bilir.

Siz de fikrinizi söyleyin!