ATATÜRK’ün kızları Voleybolda Avrupa şampiyonu, Erdoğan – Putin buluşması, Sivas Kongresi, BM dünü, bugünü ve geleceği, Satılık vatandaşlık…

ATATÜRK’ün kızları Voleybolda Avrupa şampiyonu Günümüzdeki en önemli haber eski adı ile Filenin Sultanları ve artık yeni adı ile ATATÜRK’ün kızlarının Voleybolda Avrupa şampiyonu olmaları!!! Tüm ülkemiz on milyonlarca vatandaşımız bu büyük başarıyı çok büyük bir coşku ile kutladık basınımızın tamama yakını bu kızlarımızın başarısını kutladı… Ancak ne yazık ki ülkemizde son günlerde kadınlarımıza karşı çağ dışı düşünceleri olanlar “Keşke Hırvatistan kazansaydı.” demişler(!!!) Yaklaşık 100 yıl önce de bir yobaz, emperyalist ülkelerin desteklediği Yunanlılar kazansaydı da Laiklik ile dinimizi kaybetmeseydik.” diyebilmiştir. Bu yobaz kafa nereden bilecekti Yunan bu savaşı kazansaydı hiç bir zaman İslam olamayacağını… Bunu bilemeyecek kadar cahiller. Ne acıdır ki bugün bile varlar!!! Büyük önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK şu ifadeyi kullanmıştı. Benim devrimlerim (Kemalist Devrimler) aynı zamanda kadınlarımızın devrimidir. Ülkemizde her gün pek çok Türk kadınının uluslararası başarılarına tanık oluyoruz ve hepsi başarılarını büyük önderimiz ATATÜRK’e borçlu olduğunu söylüyorlar… Kadınlarımızın sporda, bilimde sanatta her alandaki başarıları ile gurur duyuyoruz. Kadınlarımıza saygısızlık yapmakta sınır tanımayanlar da utanma duygusu yok gibi!!! Bu konuda kadın Voleybol takımımızı altın kızlarımızın başarılarını içtenlikle kutluyorum genellikle ülkemizde futbol tutkusunun gölgesinde kalmış bir sporu halkımıza sevdirdiniz… Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya lideri Putin tarafından Soçi de kabul edildi. Bu ziyaret ile günlerdir hem basınımızda hem televizyonlarda çeşitli yorumlar yapıldığına tanıklık ediyoruz. Bu yorumlardan tamamen bağımsız olarak kendi görüşlerimi paylaşmak isterim. a) Bence oldukça yanlış bir zamanda yapıldı bu görüşme; bugün Rusya her ne kadar Ukrayna ile savaş yapıyor ise de aslında savaş örtülü bir şekilde ABD ve ona bağımlı olan NATO güçleri ve ABD kontrolü altında bazı AB ülkeleri arasında olduğu herkesin bildiği bir gerçektir; o zaman bu geziden bir gün önce Türkiye’ye gelen ABD’nin en büyük gemisini ziyaret eden Erdoğan’ın damadı; bu gemide ne işi vardı? Ve yine bu gemide iken damat bey ile ABD Büyük Elçisi (İki NATO üyesi olarak artık çok daha güçlüyüz) sözleri Putin tarafından hiç hoş karşılanmayacağı bilinmeliydi. b) 13 Ağustos günü Rus gemisi; Şükrü Okan adındaki bir Türk gemisine önce uyarı ateşi yaptı; ardından gemiye inen Rus askerleri arama yaptılar. (Bu aramanın görüntüleri günlerce paylaşıldı.) Bu konu Sayın Erdoğan tarafından gündeme getirilmedi. Aslında bu olay bağımsız bir devlete yapılmış saygısızlık değil midir? Önce şu görüşümü ifade edeyim, aslında bu gemide Ukrayna’ya gidecek bir savaş malzemesi olmadığını Ruslar çok iyi biliyorlardı. Türkiye’ye bir mesaj verdiler… Benim düşüncem şöyle; Biz sizin Montrö sözleşmenize her zaman saygılıyız ancak siz ABD’nin Karadeniz’e olan ilgisine kayıtsız kalırsanız Rusya Karadeniz’i tek başına savunabilir… c) Bunun dışındaki konular ise ağırlıklı olarak tahıl anlaşması idi ve Türkiye bu sorunu çözer ise tüm dünyadan “aferin” alacaktı, olmadı. Rusya ve Başkanı Putin bu günlerde bütün dünyadan dışlanmış durumda. Bu yüzden Türkiye’ye yakın ilgi duymaktadır. Türk diplomasisi ve özellikle Dış İşleri Bakanı Rusya ile ilişkilerimizde ulusal çıkarlarımız adına çok dikkatli olmalıdır… ✔ Türkiye bugüne kadar özellikle Kırım konusunda ve Birleşmiş Milletlerdeki oylamada bile Kırım Ukrayna’ya aittir demiştir. Yeni Dış işleri Bakanımız da aynı görüşü devam ettirmiştir oysa Kırım Rusya’nın çok koyu kırmızı çizgisidir. Rusya dışişleri temsilcisi Zaharova “Bizden Kırım’ı almak isteyen bir ülke var ise Nükleer savaş dahil her türlü savaşı göze almalıdır.” demişti. ✔ Bu savaş bana göre en fazla daha bir yıl sürer ve Ukrayna’yı savaşa süren başta ABD ve NATO olmak üzere bu savaşı sona erdirmek isteyeceklerdir. ✔İki hafta önce sayın Erdoğan’ın “Ukrayna çoktan NATO üyesi olmayı hak etmiştir” sözü çok talihsiz olmuştur. Bu sözleri Lavrov Rusya adına; “Ukrayna NATO üyesi olur ise bu dünyanın sonu olur” diye yanıtladı!!! ✔Türkiye savaş halindeki ülkelere silah satmamalıydı. Satılan İha ve Sihaları Rusya bir sergide vurulmuş bir şekilde teşhir etti!!! ✔Bir hafta önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki BM gücüne karşı yapılan müdahale için Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin kınanmasına karşın Rusya kararı veto etti ve Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletinde Konsolosluk açtı; kimi yorumculara göre bir adım sonrası Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanıyan ilk ülke olur!!! Bu nedenle Türkiye Rusya dostluğuna değer verilmelidir. Sivas Kongresi 5 Eylül 1919 Kurtuluş savaşımızın yolunu açan en önemli bir kongredir; Düşmana karşı sonuna kadar direniş kararı alınmıştır.Misakı milli esasları belirlendi.Milli birlik ve beraberlik büyük ölçüde sağlandı.Mustafa Kemalin liderliği kesinleşti.Manda ve himaye kesin olarak reddedildi.Anadolu ve Rumeli Müdafaa i hukuk cemiyetlerinin birleşmesine karar verilmiştir.Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal şimdilerde Cumhuriyet Halk Partisinin kuruluşunun (O zamanki adıyla Cumhuriyet Halk Fırkası) Sivas kongresi olduğunu ifade etmiştir. CHP’de siyaset yaptığım dönemde daima 5 Eylül Sivas Kongresini Partimizin kuruluş günü olarak kutlardık… Şimdilerde; İzmir’in kurtuluş günü olan 9 Eylül CHP’nin kuruluş günü olarak kabul edilmiştir. Bu kongre ile ilgili bir başka çok önemli gördüğüm bir olaydan söz etmek isterim; kongre günlerinde Sivas’a gelen Askeri tıp öğrencisi Hikmet kongreye ulaşır. Gazi Paşa kendisini misafir eder o anda kendisi ile Gazi arasında şu konuşma geçer, “Paşam delegesi olduğum tıbbiyelilerin tek bir talebi var. Manda ve himayeyi asla kabul etmeyeceğiz. Siz de mandacılığa evet derseniz sizi de reddeder ve sizi vatan kurtarıcı olarak değil vatan batırıcı olarak nitelendiririz.” Bu sözler Gazi’yi çok mutlu etmiştir!!! Bu kez tarih 2 Temmuz 1993, yer yine Sivas; Sivas’a gelen ve çoğu alevi kökenli aydını acımasızca katleden hainlerin sloganı ise “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu Sivas’ta yıkılacak.” Tarihimizin en acı günleriydi o günler. Ülkemizi yönetenler Erdal İnönü ve Tansu Çiller… Ne büyük gaflet içinde olduklarını tarih yazdı!!! BM dünü, bugünü ve geleceği Son günlerde Kıbrıs Türk cumhuriyetinde bir yol yapımında BM ile oluşan tartışma nedeniyle bu kurum ile ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Önce şunu ifade etmek isterim. BM, ABD egemenliği altındadır ve merkezi New York’tur. BM’in kuruluş amaçlarından birisi savaşları önlemektir oysa burada aslında kastedilen ABD’nin işine gelmeyen savaşları önlemektir. ABD ve onun ordusu NATO’nun işine gelen savaşlar devam edebilir. Mesela Rusya Ukrayna savaşı gibi Irak İran savaşı gibi savaşlar… Afrika’daki savaşlar mutlaka olmalıdır çünkü bu savaşlar emperyalizmin işine gelir. BM’in diğer bir sözde görevi de ülkeler arasında dostane ilişkiler kurmakmış. Bu yazıyı uzatmak istemiyorum. Bu teşkilatın şu anda 194 üyesi var. Bu teşkilat 24 Ekim 1945 de kurulmuş. Her yıl 24 Ekim BM günü olarak kutlanır… Bir dönemler Milletler Cemiyeti vardı. İtalya’nın Habeşistan’a saldırdığı gün milletler cemiyeti sona erdi ve yerine bugünkü Birleşmiş Milletler kuruldu. Ancak Birleşmiş Milletler bulunduğumuz çağda artık dünyayı yönetme yeteneğini kaybetmiştir. Öncelikle iklim krizi, su krizi, küresel açlık ve göçler ile mücadele edecek yeni bir kuruluşa gereksinim vardır… Yeni kurulacak örgütün son iki yüzyılın dünyamızı tehdit eden Kapitalizm ve Emperyalizm ile fikir bağı asla olmamalı; yeni dünya düzeninde Antarktika yasaları olmalı… Bu kıta üzerinde emperyalizmin kan dökmediği tek kıta olarak anılır burada büyük ülke küçük ülke yoktur. Tüm çalışmalar dünya barışına hizmet etmek olarak kabul edilir. (Ülkemizin de bu kıtada bilimsel çalışma yapan bir grubu vardır.) Benim özlediğim yeni bir küresel örgütün adını şöyle koymalıyız; Sonsuza Kadar Adaletli Bir Dünya Düzeni… Satılık vatandaşlık Son günlerde bir yetkilimiz adeta satılık vatandaşlık diyerek herkese çağrı yapıyor. Bu ülkede vatandaşlık sadece 400.000 dolar. Bu parayı üç yıl bankada bekletirseniz vatandaş olabiliyorsunuz. Bir Türk olarak çok acı çektiğimi ifade etmeliyim. Bir ülkenin vatandaşlığını satılığa çıkartması çok çok çok acı bir haber. Sakarya Savaşı kahramanı Reşat Bey (Atamıza verdiği sözü zamanında yerine getiremeyince intihar eden) Reşat Çiğiltepe yüz yıl sonra vatandaşlığın 400 bin dolara satıldığını duysaydı acaba ne düşünürdü? Ülkemizi işgal eden Yunanlıları baskınlarla çökerten Kara Fatma yüz yıl sonra vatandaşlığın satıldığını ya İnebolu’dan cepheye silah taşır iken cephane ıslanmasın diye bebeğinin battaniyesini sarıp da bebeğini kaybeden kahraman kadınlarımıza sorsak yüz yıl sonra vatandaşlık satılıyor desek, ya diğer kahramanlarımız Gördesli Makbulle ve niceleri!!! Bu satışlar beni çok rencide etti… Çok açıkça iddia ediyorum; sayısız kahramanlarımız sayesinde kazanılan Türk vatandaşlığını satın almak için dünyada bugüne kadar basılmış hiçbir para yetmez… YÜCE TÜRK Vatandaşlığı onurdur gururdur; büyük önderimizin bir sözü ile sonlandıralım. NE MUTLU TÜRKÜM diyene!!!   Orhan Ayber Sakarya Meydan Muharebesinin 102. yıldönümü, 30 Ağustos Kurtuluş Savaşı’nın 101. yılı, Laikliğe karşı savaş, Türkiye ve AB, BRICS Zirvesi Sözde bir araştırma şirketinin anketi, Afrika’nın devrimci kadınları, Türk dili kurultayı, Göçmen Sorunu, İstanbul Belediye Başkanı Sayın İmamoğlu’na uyarılarım, Türkiye’nin dış siyasetindeki önemli gelişmeler, Şeriat çağrıları…